30,1045$% -0.01
32,7584€% -0.03
38,0444£% 0
1.962,95%-1,24
3.323,00%-0,32
1302035฿%1.00412
15 Kasım 2024 Cuma
Gazze hakkında çok şeyler yazıldı. Çok şeyler söylendi.. Kimileri Filistin’in İsrail tarafından işgalinin tarihsel sürecini anlattı. Kimileri şiirler yazdı. Kimileri o şiirlerden bazı dörtlükleri durmadan haykırdı. Kimileri mitingler, eylemler, protestolar ve yürüyüşler yaptı. Kınamakla yetinenleri saymazsak hepsi de çok kıymetliydi. Ne yazık ki zulmün bitmesine yetmedi. İsrail dur(durul)madı katletmeye devam etti. İsrail dursun diye insanlar İsrail ürünlerini almamaya başladı, boykot etti. Buna rağmen zulüm hala devam ediyor. Sonradan anlaşıldı ki meğer zalim sadece İsrail değilmiş.
Gazze’de iki zalim var. Biri bizden biri onlardan. Onların zalimini biliyoruz. Dur durak bilmeyen Gazze’de çocuk- yaşlı, kadın- erkek demeden gördüğü her Müslümanı katleden zalim İsrail ve ona destek veren batı ülkeleri. Diğeri ise İsrail’e gerçek manada yaptırım uygulamayan Müslüman nüfusunun çok olduğu ülkeler. Dikkat buyurun “İslam Ülkeleri” demiyorum. Müslüman nüfusunun çok olduğu ülkeler diyorum. Zira anlaşıldı ki “İslam Ülkesi” diye bir şey yok Müslüman nüfusunun çoğunlukta olduğu ülkeler var. Bu ülkelerin yöneticileri ise tamamen bir ikiyüzlülük içindeler. İsrail’e hakiki manada bir yaptırım uygulamadılar. Birlikte hareket edip İsrail’i durduracak ciddi bir adım atmadılar. Gazze’de yaşanan vahşetin kendi ülkelerinin gündeminde kalmaması için sarf ettikleri çabayı İsrail’i durdurmak için sarf etmediler. Gazze’de yaşanılan zulmün halk nazarında sıradanlaşması için ülkelerinde devasa eğlence organizasyonları düzenlediler. Gazze’yi gündemde tutmamak için medyaya abuk sabuk haberler sürdüler. Halkın İsrail zulmüne olan öfkesinin kitlesel bir harekete dönüşmesini engellemek daha doğrusu zulme öfkelenen halkın gazını almak için kınamaktan öteye gitmeyen mitingler yaptılar. Bu mitingleri utanmadan da seçim mitinglerine dönüştürdüler. Gazze’nin bekasını kendi koltuklarının bekasına bağladılar. Gazze zulüm altında inim inim inlerken onlar yaptıkları Kudüs edebiyatıyla seçimler kazanıp Gazze’ye kulaklarını tıkayıp yüzlerini çevirdiler. Evet gerçekten tükürmek lazım zalimlerin o hayasız yüzüne.
Gazze’de iki zalim var. Biri bizden biri onlardan. Onlardan olanı tanıyoruz. Hastane, okul ve ibadethane demeden her yeri bombalayan İsrail’e, var gücüyle destek veren Amerika ve onun yardakçıları. Diğer zalim ise Gazze’de yapılan soykırıma karşı gelmek yerine Gazze’de yaşanılan bu drama, İsrail –Filistin savaşı diyecek kadar kıblesi şaşmış Müslüman liderler. Bir taraftan tüm batılı devletlerin(medeni(!), modern(!), hakperest(!) ve ilkeli(!)) desteğini alan dünyanın en iyi askeri teçhizatına sahip İsrail, diğer tarafta ise dünyanın en savunmasız, en güçsüz, açlığa, yokluğa ve ölüme mahkum edilmiş Filistinliler var. Ve Filistinlilerin her gün ama her gün katledilmesine İsrail – Filistin savaşı diyen zalim Müslüman liderler var. Bu Müslüman liderler defaatle bir araya geldiler. Beraber oturup pozlar verdiler ardından dağıldılar. Ne hikmetse hiçbirinin aklına İsrail’i AİHM’de yargılamak gelmedi. Ama Müslüman olmayan Güney Afrikan’nın aklına geldi. Yine her ne hikmetse bu Müslüman liderler İsrail ile ticareti kesmeyi hiç düşünmediler. Uluslararası arenada İsrail’i bu zulümden caydırmak için somut hiçbir adım atmadılar.
Daha önceki dönemlerde Müslüman liderler nispeten de olsa İsrail zulmüne karşı baş kaldırmışlardı. Mesela; 1975’te Kral Faysal İsrail zulmünü durdurmak için batı ülkelerine petrol satışını yasaklamıştı. Diğer Arap ülkeleri de Faysal’ı desteklemişti. Batının ciddi manada ekonomisi zarar görmüştü. Bu yaptırım, Amerika’yı zora sokmuş ve geçici de olsa İsrail durdurulmuştu. Ama ne yazık ki Faysal bir suikaste kurban gitti. Faysal hayatı pahasına dahi olsa Gazze’deki zulme ortak olmamıştı. Bu dönemde ise liderler bırakın Faysal gibi petrol satışını durdurmayı ‘İsrail ile ticaret hacmimizi daha nasıl büyütürüzün’ derdindeler. Çünkü onlar, canlarını da mallarını da Gazze’de öldürülen bebeklerden kıymetli görüyorlar. Üstüne bir de kalkıp “Gazze, Kudüs, İnsanlık ve Müslümanlık ” naraları atma pişkinliğini gösteriyorlar. Bu liderlerin attıkları her adım ve konuştukları her söz zulüm saçıyor. Bu, zulme rıza göstermek değil, zalimin ta kendisi olmaktır.
Gazze’de iki zalim var. Biri bizden biri onlardan. Onlardan olanı biliyoruz. Hitler’in zulmünden kaçıp sığınmacı olarak Filistin’e gelip Filistinlileri katleden Theodor Herzl’in çocukları. Bizden olana gelince; Dillerinde hak, demokrasi ve özgürlük kavramları pelesenk olmuş fakat mesele Gazze olunca bin bir bahane öne sürüp susanlar. Onlara “Gazze’de katliam var” denildiğinde, “abartmayın sadece Gazze’de zulüm yok ki” diye karşılık verirler. “Yahu! Oradaki tüm insanlar ölüme sürgüne açlığa mahkum edilmiş” denildiğinde, Filistinlilere iftira etmek suretiyle “Filistinliler de topraklarını satmasaydı.” diyerek İsrail zulmünü sözüm ona kendilerince haklı bir gerekçeye bağlıyorlar . Onlara “ Filistin’e yardım ulaşamadığı için bebekler açlıktan ölüyor.” denildiğinde “Araplar hak ediyor, onlara güven olmaz” diyorlar. Bre insan bozması canavarlar, bebek diyorum bebek. Bebeğin ırkına mı bakılır, dinine mi bakılır ideolojisine mi bakılır? Sırf ırkından dolayı insanların maruz kaldığı zulmü hafife almak vahşiliğin en ilkel versiyonudur. Ki İsrail, kadın- erkek, yaşlı-çocuk demeden tüm sivilleri katlediyor. Bu insanların Arap olup olmaması, cani İsrail için bir anlam ifade etmiyor. İşte bizdekilerin haktan, hukuktan, demokrasiden ve insanlıktan anladıkları tek şey ‘Müslüman olanların hakkı olmaz’. Bilinç altlarında bu anlayış yatıyor. Müslümanlara karşı zulüm ne kadar büyük olursa olsun, Müslümanları kim katlediyorsa etsin mutlaka Müslüman haksızdır düşüncesine sahipler. Zihinlerindeki pislik ve kalplerindeki çürümüşlük nedeniyle Müslümanlar katledilirken onlar zalimlerden yana tavır takınırlar. Oysa mazlum her yer yerde mazlumdur. Mazlumun dini, dili, rengi, ırkı, cinsiyeti ve yaşı sorulmaz. Ancak bunlar, lafa gelince en büyük demokrat ve hümanist kesilirler. İşlerine gelmeyince de başlarını kuma gömerler.
Gazze’de iki milyon insan yerine iki milyon kedi veya başka bir hayvan bu vahşete maruz kalsaydı tüm dünya ayağa kalkardı. Hiç olmazsa Filistinlilerin katledilmesinden daha çok ses çıkarırlardı. Batı dünyası hemen “Netanyahu cinnet geçiriyor” deyip onu alaşağı ederdi. “Siyonizm bir vahşettir.” der hemen bu katliamı bitirirlerdi. Müslüman liderler ise daha fazla ses çıkarırdı. Ses çıkarmakla kalmaz harekete de geçerlerdi. Hayvanların insanlardan daha kıymetli olduğu bir zamanda yaşıyoruz. Ve böyle bir asırda yaşamaktan daha acı bir şey olmamalıdır. Önümüzde iki seçenek var. Birincisi İsrail’in bu zulmüne, Müslüman liderler gibi sessiz kalıp zalime destek vereceğiz. İnsanlık, özgürlük ve demokrasi anlayışımızı Müslümanlar katledildiği sürece bir kenara bırakacağız. Bu hayvandan daha aşağı bir duruma düşmektir. İkincisi Zalimlere, zalim olduklarını her fırsatta hatırlatacağız. Bulunduğumuz her konumda bu zulmü haykıracağız. Zalimin zulmüne meyil dahi etmeyeceğiz. Kimimiz diliyle kimimiz kalemiyle kimimiz duasıyla velhasıl hepimiz gücümüzün yettiğince bu zalimlere ve bu zulme sessiz kalanlara baskı yapacağız. Bu baskıyı tüm benliğimizle yapmalıyız ki aramızdaki bu zalimler, İsrail’den değil bizden korksun. Korksun ki ya olmayan insanlıklarıyla başımızdan def olup gitsinler. Ya da bulundukları makamın hakkını verip zalime karşı dursunlar. Aksi takdirde “insan kalabilme” şansımız dahi olmayacaktır.
Hamdullah ASKAR
Diyarbakır Web Tasarım Ajansı