30,1045$% -0.01
32,7584€% -0.03
38,0444£% 0
1.962,95%-1,24
3.323,00%-0,32
1302035฿%1.00412
02 Ağustos 2024 Cuma
Kıyamet kopmadan önceki son zamandayız. Yani Ahir zamandayız.
Başımıza türlü türlü belalar gelecek. Türlü türlü belalar ve musibetler ile sınanacağız. Belki bugüne kadar tarihin görmediği, işitmediği, kaydetmediği belalar musibetler depremler… Kabirlerinden bizleri seyredenler belki de “bunlara neler oluyor?” diyecekler. Belki de “ölümlerden ölüm beğenmek bu olsa gerek” diyecekler. Covid, bela, seller, kazalar, depremler, soğuk ve şiddetli bir gecede uyandırılan insanlar ve uyandırılamayanlar… Dar-ı bekada uyandırılanlar, gözlerini belki de manevi bir şehit olarak Resulullah(a.s.m)’ın huzurunda açanlar. Sevdikleri gerçek dostlarına kavuşanlar…
Evet felaket ve helaket asrındayız, Bugüne kadar gelen bütün peygamberlerin şerlerinden, belalarından ve zorluklarından Allah’a sığındığı ve bu zamanda olmamak için dua ettiği felaket ve helaket asrındayız. Ve bu felaket ve helaket asrının da belki de son demlerindeyiz.
Normal bir zamanda yaşamıyorsak, başımıza gelenler de elbette ki normal şeyler olamayacak. Bu yüzden kendimizi eskilerle kıyaslamayacağız.
Eskiden bizim Koram mahallesinde Haydar (Bizde Arapça şive ile Haydır) amca diye biri varmış. Haydır toplumu iyi bilen, geleceği de tahmin eden bir kanaat önderi. Birgün sohbet ederken diyor ki; “Birgün gelecek İstanbul’daki insanlar evlerinden oturup buradakilerle konuşacaklar.” Daha televizyon yok, telefon yok, telsiz yok. Onu dinleyenler de “Haydır yaşlılıktan herhalde biraz kafayı yemiş, ne konuşmasından bahsediyor” diyorlar.
Günler birbirini kovalamış, Haydır amcamız vefat edeli yıllar oldu. Şu an biz Koram’ın dağlarından Haydır amcanın Hızorta mezrasından İstanbul ile görüntülü konuşuyoruz.
Ahir zaman ümmeti olarak hızlı ilerliyoruz, hızlı yaşıyoruz. Bununla beraber de hızlı ölüyoruz maalesef…
Günah cihetinde de farklı değiliz, eskilerin bir ömür işlediği günahları belki biz bir günde işliyoruz. Asrın alimi bu zamanı tarif ederken “şimdiki tarz-ı hayat-ı içtiamiyede yüz günah insana karşı geliyor” diyor. Yani özellikle teknolojinin ilerlemesiyle bir dakikada yüz günah işleyebiliyorsunuz. Tabi günahlar ve günah ihtimalleri artınca ahir zamanda bunun manevi karşılıkları da farklı oluyor. Sevapları da, azapları da, felaketleri de… Ahir zamanda istikamette olanlara Resulallah (a.s.m)’ın sünnetini ihya edenlere 100 şehit sevabından bahsediliyor. Evet dakikada 100 günah işleme imkanına sahipken sen günahları işlemeyip istikamette devam edip sünnet-i seniyyeye temessük etsen 100 şehit sevabı kazanabiliyorsun.
Böyle bir zaman işte…
Eskilerden farklıyız, farklı geldik, farklı yaşıyoruz, farklı gidiyoruz. Buda bizim yazılanımız diyelim.
Geçenlerde Gaziantep’te yaşayan yazarlarımızdan Gülşen Gazel güzel bir depremle ilgili paylaşımla özetlemişti bu durumu “Ölümlerden ölüm beğenmenin pratiğini yaşayacağımız hiç aklıma gelmezdi. Korona beğenmeyene deprem, deprem beğenmeyene soğuk ve açlık, onu da beğenmeyene hasarlı evinde korkudan kalp krizi geçirme. Hepimiz için Allah’tan ferahlık diliyorum” tam da bu zamanımızı tarif ediyor bu cümleler…
Dedim ya; farklı geldik, farklı gidiyoruz.
Yalnız burada kesinlikle unutmamamız gereken bir gerçek var. Bu olanların hepsi ind-i İlahi’de olan, levh-i mahfuzda yazılan ve sırası geldiğinde gerçekleşen şeyler. Bu konu biraz da kader meselesine taalluk ettiği için inşallah başka zamanda bu detaylı konuşuruz.
Bu hafta gündemine dair kısaca değinmek istiyorum.
Değerli kardeşlerim İslam inancına göre yaş ve kuru her şey kitapta vardır. O’nun emri ve izni olmadan bir yaprak bile kımıldamaz “Gaybın anahtarları Allah’ın yanındadır; onları O’ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; O’nun bilgisi dışında bir yaprak bile düşmez. O, yerin karanlıklarındaki tek bir taneyi bile bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır.” (En’âm Suresi-59)
Dolayısıyla işin sorumluluk, tedbir, teslim, tevekkül ve sorumluluk kısımları elbette var ve bu dünyada olmazsa bile dar-ı bekada herkes yaptığı ve sebep olduğu yanlışların elbette ki hesabını verecek ve zerre kadar hayır ve şerrin hesabının sorulduğu o günde bütün müsebbiplere hesaplar sorulacak. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Yalnız şunları bilelim;
İslam inancına göre depremde ve diğer afetlerde vefat edenlerinin tümünün bu vakitlerde vefat edecekleri doğdukları günden belliydi ve yazılmıştı. İnsan doğduğunda alacağı ve vereceği nefesler bellidir, sayılıdır. Ne bir nefes fazla ne bir nefes az. “Onların ecelleri gelince ne bir saat ertelenebilirler, ne de öne alınabilirler.” (Nahl-61)
Yine İslam inancına göre yıllık tanzimat ve taksimatın yapıldığı geçtiğimiz yılın Berat kandilinde bu depremlerde vefat eden kardeşlerimizin isimleri Azrail (a.s)’a verilmişti. Aynı zamanda meydana gelmiş olan depremlerin, zelzelelerin ve diğer doğa olaylarını hepsinin yeri ve zamanı belirtilerek Cebrail ve Mikail (a.s.) lara verilmişti. Cenab-ı Hakk’ın iradesi dışında hiçbir şey tecelli etmiyor. Bu konuda rahat olun. Kainatın sevk ve idaresi onun elindedir. Sebepler farklı olabilir, farklı görünebilir. Sorumluluklar farklı olabilir o ayrı. Ama sevk ve idare onun izni dışında hareket etmez.
Diyarbakır Web Tasarım Ajansı