30,1045$% -0.01
32,7584€% -0.03
38,0444£% 0
1.962,95%-1,24
3.323,00%-0,32
1302035฿%1.00412
18 Kasım 2024 Pazartesi
‘‘Tarih tekerrürden ibarettir’’ sözünün gerçekleştiği günlerden, aylardan ve yıllardan geçiyoruz. Dünya paylaşım sistemi yeniden güncellendiği dönemleri yaşıyoruz.
Bu dönüşümde sadece 2 şart var:
Birliği Olmayan Toplumların Söz Hakkı da Olmaz!
Aynı kaderi yaşamak istemeyen ve tarih sayfalarında yok olmak istemeyenler; inançları – fikirleri ne olursa olsun, birliklerini sağlayarak yok olmadan yaşayabilirler. Ya da son yüzyılda yaşadıkları kaderlerini daha kötü yaşarlar.
ABD de Trump’ın başkan seçilmesi, iyi okunursa ezenler için felaket, ezilenler için umut olacak gibi okunabilir.
Kendine has üstenci tavırları ve kurduğu kabine ‘‘Dediğim dedik Çaldığım düdük’’ özgüveniyle geliyor…
Kendim Kürt Yazar olarak tabi ki kendi coğrafyamla ilgili duygu ve düşüncelerimi ön planda tutarak değişen dünyada Kürdler nasıl bir tavır almalı ve nerde durmalı diye aklım yettiğince yazacağım.
Kürdistan coğrafyasında ilk paylaşım Kasr-ı Şirin (Kêsr-a Şêrîn) Anlaşmasıyla başladı. İlk paylaşımı açmadan geçeceğim.
İkinci paylaşım Fransız devrimiyle başladı, ilk olarak Fransızlar misyonerlerini Osmanlının içine dağıttı. Bu misyonerler Osmanlının toplumsal yapısını çözümledi. Fransızlar Osmanlının ancak Ulus devlet modeli benimsetildiğinde yıkılacağını çözdü.
İngiltere hayranı Mustafa Reşit paşa çok hızlı bir şekilde Osmanlı sisteminde yükseldi. Padişah 2. Mahmut (Namı diğer ‘‘Gavur Padişah’’) Bugünkü Cumhuriyetin temellerini Islahat Fermanıyla yayımlanmasında ve Padişah Abdülmecidin Tanzimat fermanının ilan edilmesinde büyük rol oynadı.
(Osmanlı tarihinde ulus devlet modeline geçişin başlamasını sağlayanların başında gelen Mustafa reşit paşa çok detaylı araştırılması gereken bir tarihi kişiliktir.)
Cumhuriyetin kuruluş aşamasının ilk tohumları atılırken; Kürdistan’da neler oldu!
Islahat fermanında ki Padişaha asker verme (Leşkerê Bejî) şartına karşı gelen, Zêrkanî (Zırkan) Kürd Emirliği beyliği durum değerlendirmesi yapıp Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşayla birlik olmak kararı aldı.
Emperyalistlerin Osmanlı eliyle Kürdistan’daki Emirlik ve Hükümet beyliklerini bölmek Kürdler de ulusal bilincin yayılmasını önlemek için yaptığı; Kürtler arası ayrılığı ve ileride Hamidiye alaylarının ardından günümüz koruculuk sistemine dönüşecek derebeylikleri sistemini Osmanlı devreye soktu. Derebeyliğini ilk kabul eden Cizre beyi , Kürdistan’ın ilk ve büyük derebeyi Bedirhan bey oldu!
(‘‘Osmanlı ordusunun ön saflardaki başıbozukların ardından derebeyi bedirhan beyin askerleri, Nizip’te Mısır valisi ve Zırkan Emirine karşı savaşa gitti. Osmanlının yenileceğine anlayınca savaş alanında geri çekilmiştir.’’)(Feldmareşal Moltke’nin Türkiye Mektupları’dan alıntı).
Mehmet ali paşa, Osmanlıya karşı başarılar alınca; oğlu İbrahim paşa kendince Kürtler üzerinde de tek hâkim ve kendine padişahlık payesiyle bakmasının ardından sadece İslam adına halifeye biat ettiğini belirten Zırkan Emiri kendi sınırlarını ve hükümet beyliğini korumak için İbrahim paşaya biat etmemiştir.
Kavalalı Mehmet Ali paşaya, İngiltere tarafsızlık sözü verdiği halde dönemin güçlü Avrupa ülkeleri ile birlikte Osmanlıya destek verip Mısır valisinin yenilgisini sağlamışlardır.
( Kürtlerin büyük yenilgisinden sonra; Bedirhan beyin çocukları ömrünü Kürt ulusal bilincine adamışsa da tarihlerinde büyük bir kara leke vardır.)
Mısır zaferinden sonra Kürdistan’da kalan son Kürd Emirliğini yıkmak için Payitaht tarafından Sivas valisi Mehmed Reşit paşa sınırsız yetkilerle görevlendirmiş. Harput’ta karargâh kurup Osmanlı yanlıları ve Ayanlarıyla toplantılar yapıp Zırkan Emirini saray muhafızları ve oğlu ile birlikte, Seyit Hasanda (eski Bismil) pusuya düşürerek katletmiş son Kürd Emirliği (Krallığı) olan Zêrkanî hanedanlığını içten desteklerle yıkmış. Diyarbakır’da bulunan dönemin şehzadesi tarafından Emirlik, derebeyliğine dönüştürülüp, Payitahtın Hazro (Xetaro) yazı kâtibi olan Recep beyi derebeyi olarak atamıştır (1846).
950 yılından 1846 yılına kadar inanç- ırk – dil farklılığı gözetmeden Kürd Emirliğinin yasası ADALET olarak yaklaşık 900 yıl yaşatan Zêrkanî (Zırkan) Özerk Kürd Emirliği içindeki hainler sayesinde yıkılmıştır…
Osmanlı hanedanlığı emperyalistler tarafından girdiği girdabı fark etmemiş, devşirmeler ve döneklerle ayakta kalınmayacağını çözememiştir.
Sadece sultan Abdülhamid anlamış lakin iş işten geçmiştir.
Avrupa ülkeleri Osmanlı hanedanlığı için tam anlamıyla tüm hücrelerine sızdıktan sonra zayıflamış Kürdistan topraklarını işgale başlamış.
Kürdler, Dağılmış ve moralsiz olmalarına rağmen topraklarının işgaline karşı kendi olanaklarıyla karşı gelmiş birçok yerde başarılı olmuş olsalar da; Ulusal birlik bilinçleri olmayınca yakın dönemde yaşadıkları ihanetleri tekrar yaşamışlar ve Kürdistan Kasr-ı Şirin anlaşmasından sonra ikinci ve en büyük bölünmeyi yaşamıştır.
Kürdistan Coğrafyası Osmanlı yıkıldıktan sonra Kürtlerin her halükarda inandıkları Amasya protokolüyle birlikte yaşam sözü verdikleri Türklerden destek alamayınca; Büyük Kuzey (Bakûr) kısmı Türkiye’de kalmak ile birlikte batısı (Rojava) ve güneyi (Başûr) tarihsiz kültürsüz sadece egemenlerin emrinde kurulan Irak ve Suriye devletçiklerine bölüştürülmüştür. Doğu (Rojhelat) kasrı şirin anlaşmasıyla acem parseklere çok önceden bırakılmış…
Gelelim yazımızın başına ‘‘Tarih Tekerrür ediyor’’
Kürtler Ne yapmalı nerde durmalı!
Kürtler; inançlarının, ideolojilerinin ve lehçelerinin ayrılıklarını kenara bırakıp Çorum-i Ekrad nerdedir? Sorusuyla başlayıp birliklerini oluşturmalı.
Trakyadaki Romandan, Mardindeki Dom’a ordan Toroslardaki Konar Göçer Türkmenlerden, Karadenizdeki Lazlara kadar birliliğini büyütmeli.
Ülke sınırlarını değiştirmeden, Kader birliği içinde diğer halklar ile Ortadoğu ve Kafkasya halklar evini inşâa etmeli.
Türklerle (Irkçı ve Devşirme olanlar hariç) bu bağlamda her alanda tartışmalıyız ve Amasya protokolünü güncelleyerek dillerimizle, renklerimizle kültürlerimizle yaşadığımız cennet coğrafyamızda Eşitlikçi Adalaetli Demokratik Halklar birliğini kurmalıyız.
İnsanlarda din ideoloji lehçe gruplaşma yerleşik hayat yokken; biz Kürdler 80.000 (Seksen bin) yıl önce yerleştiğimiz İlk evimiz Şikefta Şênîdar’ın bulunduğu Ana ve Ata Yurdumuz Kutsal kitaplarda ki cennet vatanımız Mezopotamya hatırına birlik olmalıyız.
Yıllarca Kürtlerin inandığı Stalin; Kızıl Kürdistan’ı nasıl yıktı bilinciyle İnançlar ve İdeolojilerin uzağında çözüm bulmalıyız.!!
(NOT: Bu yazımda ‘‘Kuzey Kürdistan’ın Son Krallığı Zêrkanî (Zırkan) Hanedanlığı’’ araştırmamdan notlar aldım)
Mîr Hasan BEG
17.11.2024
‘‘Yaşamayı Ölecek Kadar Seviyorum’’ Diyenlerin Hatırına Ses Çıkarın, Soyadıymış, Mevkisiymiş, Etkiliymiş Ayırt Etmeden Kötülerle Mücadeleye Çağırıyorum..!
HEP ten DEM Partiye, Kürt halkının siyasal alandaki siyasi mücadelesi her taraftan saldırılar ve içten ihanet kokularıyla çok kötü bir sürece doğru hızla giderken ben ve ben gibi düşünen halkın çoğunluğu gidişatın iyi olmadığını söylerken; söylemlerin doğruluğu her geçen gün daha bariz ortaya çıkıyor.
Geçmiş haftalarda yazmış olduğum “Savaş, Ölünce Değil; Düşmana Benzeyince Kaybedilir” yazımda birkaç öneride ve sitemde bulunmuştum. Bugünkü yazımda son bir defa halkın düşüncelerine tercüman olacağım, eğer dikkate alınmazsa halkın dile getirdiği eksiklikleri ve yanlış gördüğü yönetici, yetkili, vekil, eş başkan kim varsa isim, isim kamuoyunu bilgilendirmek için yazacağım.
Seçim sürecinde başlayan aday adaylığı için başvuran, parti tüzüğümüz parti ahlakımız, parti kültürümüzden uzak, eş başkanlığı kavramamış insanların başvurusunun kabulü (bende aday adayıydım) bazı içimizdeki çokbilmişler ‘‘Başvuru herkesin demokratik hakkıdır’’ diyorlardı. Ben; bu parti yolgeçen hanı değildir. Halkın, demokrasi ve özgürlük için vermediği bedel kalmamış bir partidir. Diyordum.
Biz bugünlere kolay gelmedik. Ölüm, zindan, işkence, fakirlik ve yaşanmaması gereken insanlık dışı saldırılara rağmen; çay kaşığıyla topladığımız kazanımlarımızı birkaç kişinin mevki – makam / kafa – kol / ahbap – çavuş ilişkileriyle, kepçeyle geri alınmasını kabullenemeyenleriz!
Yeşil Sol Parti genel seçimlerde oy kaybı yaşayınca (benim için Diyarbakır’da hezimete uğradık) halkın eleştiri ve önerileri için bir dizi toplantı yaptı. Bu toplantılardan ders çıkardığını deklere ederek halkın taleplerini bire bir uygulayacağız dedi. Yerel seçime giderken önseçim yaptı önseçimde olumsuzluklar oldu ilk olduğu için hepimiz sessiz kabullendik. Gel gör ki! Dipten aynı filmler devam etti özellikle belediye meclis üyelerinin belirlenmesinde. Hiçbir yetkisi olmayan, mülakat komisyonları yine kuruldu.
Seçim öncesi Batmanda yaşanan olumsuzluk, seçim süreci diye geçiştirdik. Birecik ile başlayan istifalar, iyi okursak çok manidardır. İçimize atanmış kayyımlara işarettir. Bu insanların aday gösterilmelerinden, sorumlu olanlar derhal disipline verilip teşhir edilip uzaklaştırıldıkları, halkla paylaşılmalıdır.
ŞİMDİ HALK SORUYOR!
Dem Partinin Disiplin Kurulu yok mu? Varsa neden hiç kimse disipline verilmiyor? Tüm gerilemenin sebebi, Halk mıdır? Yetki alanlar hepsi suçsuz ve günahsız mıdır?
Önceden teşhir ve uzaklaştırma vardı. Şimdi neden yok?
Biz halka hesap vermeyi; yanlış yapanları bizim bilme hakkımızı neden uygulamıyorsunuz!
Kürt siyasi hareketini ve Kürt halkını kariyer ve maddi gelir, basamağı olarak kullanan birçok iş insan, sanatçı, siyasetçi, avukat, mühendis ve hatırlamadıklarım oldu, olacaktır. Artık Yeter neye mal olursa olsun Önlem alınsın!
Onlarca yıllık siyasetimizde hala öğrenemedik mi? Oportünistlerin zarardan, kendi menfaatlerinden başka bir şey bilmediklerini.
Gündüz bizimle stratejik ekoloji düşmanı barajlara karşı eylemde durup, Akşam aile şirketiyle devletten baraj ihalesi alan siyasetçiler,
Yurtsever kimliği kullanıp, halkın desteğini kendi çıkarları için kullanıp, siyasetimize zarar verenler.
Artık bu yanlış yoldan dönmenin vaktidir. Parti içinde gerçekten içi yananlar; sıra sizde, disiplin ve teşhir uygulanmazsa, halkının, özgürlüğü için ‘‘Yaşamayı Ölecek Kadar Seviyorum’’ diyenlerin hatırına ses çıkarın, soyadıymış, mevkisiymiş, etkiliymiş ayırt etmeden kötülerle mücadeleye çağırıyorum.
İçimizde çürüme var ve önümüzde seçimlere uzun bir süre varken, bu çürümeye önlem almazsak kesin altını çizerek yazıyorum ‘‘barajı zor aşarız; Diyarbakır’dan 5 vekil çıkarsak başarı sayarlar. ’’ 11.08.2024
Biz Kürt Halkı; İçimizde ki Kötüleri Bitirmeye Gücümüz Var..!
Mîr Hasan BEG
Ne Kürt meselesi vardır; Ne de Kürt sorunu.
Kürdü hazmedememe sorunu vardır!
Kürt Meselesi veya Kürt sorunu yoktur. Sadece Kürdü sorun ve mesele gören zihniyetler vardır.
Kürtler tarihçilerin de kabul ettiği gibi bin yıllardır kendi topraklarında yaşamış bir halktır.
İnsanlığın ilk yerleşik hayata geçen ve uygarlığı inşa edecek, medeniyeti yaratan Kürtler, bugün bazı kendini bilmezler tarafından sorun veya mesele olarak görülmeye ve öyle etiketlenmeye çalışılsa da kesinlikle sorun Kürtlerin tarihini ve uygarlığını medeniyetinin bilinmesini istemeyenlerdir.
Yerleşik hayata geçerken ilk olarak Tanrıçalara inandılar sonra Tanrılara ardından Tanrı Krallara ve son olarak Nuh Peygamber ile birlikte sonsuza devam edecek Tek Tanrı inancı ve Elçilerine inandılar yani; Kürtler her zaman arayış içinde olan bir halk olmuştur.
Her zaman zenginliklerini tüm insanlıkla paylaşmayı bilmiş, insanlığın gelişmesi ve dillere, dinlere, yaşam biçimlerine değer vererek toplumsal birlikte yaşama inanmış bir halk olmuştur.
Kürtler ilk ihanetlerini binlerce yıl önce Hindistan’dan getirdikleri Parsek Acemlerden yemiş ve o günden sonra hep ihanetlerle yaşamak zorunda kalmış lakin inandıklarından vazgeçmemiştir.
Parsek Acemler, kendi kimliklerini silip kendilerini Kürtlerin ana kaynağı olan Arî (Aryen) olarak göstermiş ve Kürtlerin tüm kazanımlarını tarihlerini kendilerine yazmışlardır. Bugünkü deyimle devşirme olurken ihanetleri hiç bitmemiştir.
Bugün İran (Aryen) diye kendilerini kabullendirmek isteseler de hiçbir zaman Arî (Aryen) ahlakı ve medeniyetini yaşayacak kapasiteleri olmamıştır.
İsmail Hênnîye’ni Katledilmesinde çok soru işaretleri vardır. Yıllardır kendi idam devletlerini ayakta tutmak için İsrail ile dalaşmalarına rağmen aklıselim olan tüm siyasal analistler, İran ile İsrail arasında ki sataşma danışıklı dövüş gibi göründüğü şüpheleri taşır.
Şöyle ki Irak ile yıllarca savaşıp savaşın kazananı olmadan bitmesi. Mekke de saldırı düzenlemesi sadece İslam içinde kendi ideoloji ve egemenliğini yaymaya çalışması, her ne kadar Hz Âlî taraftarı olduklarını söyleseler de Hz Âlî’nin öğreti ve ahlakıyla hiçbir alakaları yoktur.
Kendi içinde muhalif olanları özellikle Kürtler olmak üzere acımasızca idam etmekten geri durmayan bu yönetim kabul edilemezdir.
Gelelim Türkiye’de ki Kürtler; yaptığım araştırmalara göre Türkiye de yaklaşık +- 50 milyon değişik inançlara sahip Kürt yaşamaktadır bunların bir kısmı asimile olmuş, bir kısmı entegre olmuş, bir kısmı rüzgârgülü olmuş, bir kısmı devşirme olmuş, aşağı yukarı 25 – 30 milyon ise Kürtlüğüyle kalmıştır.
Bugün Türk halkıyla Kürt halkı arasında ikilik çıkarmak isteyenler devşirmeler ve rüzgârgülü olanlardır.
AKP ilk yola çıktığında birlikte yaşam köprüsü kurmaya çalıştığını söylemiş, tıkandığı yerde iktidarız lakin muktedir değiliz demiştir. Ancak AKP ye her türlü desteği verenler şimdi görüyorlar ki amaçları sadece iktidar olmakmış. Muktedirliği kendi elleriyle küçük ortaklarına teslim etmişlerdir.
Emperyalistlerin dünya düzenini değiştirmek ve hegemonyalarını dünyaya yaymak için uydurdukları ulus devlet modeli bizim topraklarda uygulanacak bir sistem değilken; 1789 tarihli Fransız ihtilalı incelendiğinde ihtilalın en büyük sebebi Osmanlıyı yıkmak ve kapitalizmi İslam ülkelerine yaymak olduğu aşikârdır. (bu konuyu açabilirim merak edenler araştırsın, özellikle ‘‘Gâvur padişah lakaplı’’ 2. Mahmut’un tahta çıkması önemli bir dönemeçtir.)
Sonuç olarak Kürtler ilk tarımı, ilk barınağını, ilk ibadetini yaptığı topraklarda on binlerce yıldır uygarlığı başlattıkları topraklardadır.
Ne Kürt meselesi vardır; Ne de Kürt sorunu.
Kürdü hazmedememe sorunu vardır!
Acılarını Ağıta Döken
Ağıtlarına Tilîlî Çeken
Tilîlîyle Govend çeken
Govendlerin de yaşadıklarını
Folklor ile anlatan
Dünyanın ilk yerleşik halkına KÛRD Halkı denir!
Mîr Hasan BEG
mirhasanbeg@gmail.com
06.08.2024
Kürdün Kültürel Varoluşu folklorunun ana teması; Yaşamı – Savaşı – Barışı anlatan Goven’dini hiçbir güç yok edemez!
Değerli okurlarım Ortadoğu barut fıçısı, Türkiye ekonomik ve siyasi hezeyan içinde. Sorunlar almış başını giderken kartopu çığa dönüşürken halkın %70i altında kalmış, lakin siyasi iktidar ve ortağı yandaşları ve kurumlarıyla hiç bir şey olmamış gibi ‘‘Cambaza bak’’ taktiği ve sunî gündemler yaratıyor. Fakat ne yapsa da düşüşünü engelleyemiyor.
Kendi Kanaatim ve düşüncem AKP ile CHP, A ve B planı olmak üzere ileriye dönük anlaşmışlar gibime geliyor. Bu konu ile ilgili düşünce ve kanaatlerimi araştırmalarımı geliştirip ileriki yazılarımda daha açacağım.
Gelelim gündem başlıklarına:
Meclisin tatile gireceği son günlerde, AKP kötü ekonomi yönetiminden muhalefeti uzaklaştırmak adına ve halkla belediyeleri karşı, karşıya getirme düşüncesiyle; hiç zamanı değilken sokak köpeklerini hedef alan belediyeleri onları katletmeye zorlayan bir yasa gündeme attı. CHP yine bildiğimiz tavır ve tepkiyle sadece bu konuya odaklandı ve bu sayede diğer muhalefette, CHP nin ardından tüm sorunları bırakıp sokak köpekleri yasasına yoğunlaştı.
Ben dini inancım gereği karıncayı dahi rahatsız etmemem öğretilmiş bir insanım, tabi ki köpeklerin katliamına ve belediyelerin cellât yapılmasına karşıyım.
Bu boşlukta AKP boş durur mu hemen Kürdün Govend’ine (halay) çeşitli manalarla yasak getirme ve govend severleri bastırma Kürdün kültürünün batıyla ve turistlerle buluşmasına engel olmak adına, Govend oynayanları gözaltına almaya tutuklamaya başladı.
Muhalefet partileri yapmazsa da DEM Partinin AKP’nin düşüşünü hızlandırmak için her konuya ayrı bir komisyon ve ekip kurmasını öneririm. DEM Partinin iktidar ve CHP medyası tarafından sansürlendiği CHP medyası ayıp olmasın bâbında DEM Partiye yer verdiği açık bir ikircilliktir.
Cumhur ittifakı yerel ve millî söylemleri, boş bir kandırmacadır. Trakya’dan Anadolu’ya ve Mezopotamya’ya hiçbir zaman ve hiçbir kuvvet bu toprakları Tek tipleştirememiştir. Yapmak isteyenler kâdim halkların karşı duruşları ve her birinin kendi kültür ve inançlarını korudukları binlerce yıl değişmemiştir.
Gelelim belediyelerin SGK borçları oyununa; İlk tavsiyem DEM partili belediyelere borçları yapılandırıp, hemen kayyımın ödemediği borçlar hakkında hukuki işlem başlatmalıdırlar. Kanun döneminin borçlarını yapan başkanları ödeme yapmamışlar ise açık suçlu sayıyor. Hukukçular gerekli araştırma ve başvuruları yapmalıdır.
Temmuz ayı itibarı ile 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 20. 776 TL Yoksulluk sınırı 62.302 TL olmuşken, emeklilere günlük 83 Liraya tekabül eden sadaka mahiyetindeki sözde zam kabul edilemez bir yaşam biçimi hali almıştır.
Diyanet günde 260 Milyon TL harcarken sarayın 1 saatlik giderini yazmıyorum, çünkü her saat yükseliyor. Bu israftır ve haramdır, Dini Bütün Müslümanları bu israf ve kayırmacı sisteme demokrasi içinde seslenmeleri ve kabullenmemeleri İslam dininin inancı gereğidir.
‘‘Azdan Çok, Çoktan Hiç vergi’’ yasası kabul edilemez.
Yandaş şirketlerin milyarlara varan borçlarının silinmesi, fakire sen sağılırsın ve ses çıkaramazsın demektir.
Büyük mükellefler vergiden zarar gösterip hiç ödeme yapmazken gariban bakkal Ahmet amcaya satış fişi kesmese ceza yiyecek. 10 lira harçlık bulup bir âromalı buz almak isteyen çocuk fiş almazsa ebeveynlerine 50 Bin Liralık ceza ile eve dönecek.
Ben bu adaleti kabul etmiyorum sizlerde etmeyin derim.
Ve acilen Gandi’nin Tuz eylemi, Arjantin’in Yumurta eylemi vd. ülkelerde ses getiren değişik Demokratik itaatsizlik eylemlerinden daha etkili bir sivil itaatsizlik eylemi bulmamız gerektiğini düşünüyorum.
Aldığım notlar çok yaşadıklarımız öyle anlık değişiyor ve gündem karmaşası içinde nereye bakacağımızı, yakalayamıyoruz.
DEM Parti nin tüm gündeme hakim ve belirleyici bir konum alması çok önemli naçizane tavsiyem; Garo Paylan öncülüğünde ekonomi ekibi. Hûda Kaya öncülüğünde muhafazakârlarla buluşma ekibi.
Cezaevindeki siyasi tutsaklarla ilgili Sayın Figen Yüksekdağ ve Sayın Selahattin Demirtaş, baz alınarak tüm siyasi tutsakların bırakılması için de atılgan gözü pek ve donanımlı bir ekip kurmalıdır.
Yazımın sonuna gelirken Her yerde Govend (Halay) Diyorum.
Kürdün Kültürel Varoluşu folklorunun ana teması; Yaşamı – Savaşı – Barışı anlatan Govendini hiçbir güç yok edemez!
29.07.2024 Mîr Hasan BEG
Aliya İzzetbegoviç’in sözüyle başlamak istiyorum: “Savaş, ölünce değil; düşmana benzeyince kaybedilir.”
Meclis çatısı altında, sayın Ali Bozana zorbalık ve fiziki -şiddet ile yapılan saldırıyı en sert biçimde kınıyorum. Yapılan saldırı tüm Dem parti seçmenlerine ve Türkiye demokrasisine yapılmıştır.
Bazılarının beklentisi gibi AKP yi eleştirmeyeceğim, çünkü ‘‘bir lokma – bir hırka ve bir yüzükle yola çıkıp; ayranı unutmuş ejder meyveli smoothie ve ıstakoz masalarına oturmuş.’’ Meclis çatısı altında Ülke geleceği ile ilgili kaygısı olmayan, görevi yalnızca sarayın emir kulluğunu yapmak olan insanların kıskançlıkları ve yetersizliklerini eleştirilecek hiçbir vasıfları kalmamıştır gözümde.
Sözüm DEM parti vekillerine ve yöneticilerinedir; gidişatınız halkımızın özgürlük ve demokrasi mücadelesine zarar vermeye başlamıştır. 3. Yol ve radikal demokrasi şiarıyla yapmanız gereken siyasetten uzaklaştığınız, halkımız tarafından konuşulmaya başlanılmış ve Dem parti siyaseti halkımız tarafından ağır eleştirilere maruz kalmaktadır. Öncelikle Dem partide temsil alanların bilmesi gereken ilk şart Partimiz kitle partisi değildir, Partimiz bir halk hareketidir. Bazılarının kafa – kol/ gruplaşma sevdalarına teslim edilmeyecek kadar asil ve onurlu bir harekettir.
Bu bağlamda:
1) Sayın vekil darp edilirken ki aldığı darbeleri halkımız kendi darp edilmiş gibi yüreğinde hissetmiştir.
2) Alçak saldırı esnasında meclis çatısı altında olup saldırıyı sadece izleyen DEM li vekil varsa derhal uyarılmalı ve çıkıp darp edilmiş Ali Bozan ve DEM parti seçmenlerinden özür dilemelidir.
3) Seçmenler sizi ‘‘Kürde kafatasçı, faşistler’’ diyen Ahmet Şıkın mekânında içip siyaset yapmanız için seçmedi.
4) Sezgin Tanrıkulunun parmağında CHP nin bagajı olmanız için seçmedi. CHP sevdanız devam ederse metropolleri kaybeder; seçimde %7 olan Barajın, B harfini göremeyiz.
5) Devrimci ve mücadeleci geleneğimizi; marjinal örgütlerin basın açıklaması standardına indirme hakkı vermedi.
6) DEM Parti geleneği Radikal Demokrasiyi, Eşitliği, Ekolojiyi ve İnsan Haklarını Yaşayan ve Yaşatmaya gönül vermiş insanların örgütlenmesidir.
7) her isteyenin, istediğinde aday olma ve temsiliyet alma hakkı yoktur. Aday olma ve temsiliyet hakkı 6. Maddede yazdığım ilkeleri özümseyerek yaşayanlar ancak temsil hakkı almalıdır.
Yazımın sonuna gelirken bir çift sözümde Diyarbakır Barosuna olacak.
Baroyu eleştirme nedenim, Hukukun üstünlüğüne inancımdandır…
Diyarbakır barosunun bazı avukatları kapitalist oligarkların tahsilâtçılığını yapmak için alacak tahsildarlığı için yarışıyorlar. Bir kısım avukat ise kapitalizmin, dejenere etme tüketim toplumu yaratma kolu olan Cafe işletmeliği için yarışıyor. Özellikle Cafe işletmeciliği yapan avukatlar mesleği bırakmalıdır. Onurlu hukuk insanlarının birleşip baroya gereken saygı ve inancı tekrar kazandırmalıdır. (Van Büyükşehir Belediyesine Kayyım atanma gerekçesini yaratanı yazmıyorum..!)
Söylediklerimin tamamı halk olarak yaptığımız konuşma eleştiri ve önerilerin en asgari, incitmeden yazılabilecek şekilde yazılabileceklerdir. Yazımın dikkate alınmaması halinde daha açık ve direk isimlerle Türkiye kamuoyuna ulaşacak şekilde yazarım.
Kürt halkı ve Demokrasi İnancıyla yaşayan, Dostlarının küçük bir sitemidir..!
Kürt Halkının Özgürlük ve Statü Mücadelesinin Sömürülmesine İzin Vermeyeceğiz..
Doğu Perinçekin yapamadıklarını, yapmak isteyen Yedeklerini içimizde istemiyoruz….
Kürt halkının ve Dostlarının Politik Bilinç ve Siyasi hafızasını Küçük Görenlere, Kaybettireceğiz.
Qaz Bi Qaza Ra
Baz Bi Baza Ra
Mirişka Qot Dîkê Qor Ra
Hevaltî Bike !
Mîr Hasan BEG
mirhasanbeg@gmail.com
Diyarbakır Web Tasarım Ajansı