30,1045$% -0.01
32,7584€% -0.03
38,0444£% 0
1.962,95%-1,24
3.323,00%-0,32
1302035฿%1.00412
15 Aralık 2024 Pazar
Geçen haftadaki. ‘‘Ortadoğu da Paylaşım Savaşı Başladı’’ yazımın bu hafta ikinci bölümünde birinci bölümde kaldığım yerden, 3. Paylaşımda başlıklarla Kürdler nerde durmalı; soruma analizler biçiminde cevaplar arayacağım.
İsimler ve konumlar değişse de oyun aynı oyun. Tek sorun dünyanın tek ‘’hâkimi’’ var. 1. Ve 2. Paylaşımlarda çok faktörlü hâkimler vardı.
Kartlar tek elde ABD nin elinde ve nasıl isterse öyle karacak. Sadece burada Kürdler ‘‘kart’’ mı olacak yoksa ‘‘masa’’da mı olacak?
Bu Masada 3 Yol Var:
Bunlar genellikle Türkiye dışında yaşayıp konfor alanları içinde, hayal dünyalarında yaşayan. Türkiye ve Dünya konjektörünü ‘‘hiç’’ sayan klavye ve kamera kahramanları.
Bunlar kendilerinin de zihin altında bugünkü dünya konjektöründe olması imkânsız inanmadıkları bağımsız Kürdistan düşünceleri. Gerçekten Kürdlere statü ve yönetimde söz sahibi yapmak isteyenleri; her türlü suçlamayla karalayarak kürdün önünü ‘‘Kürtçülük’’ yaparak kesenlerdir.
‘‘İlkyazımda belirttiğim padişah Abdülmecidin sınırsız yetkilerle Kürdistan’a sefere çıkan Mehmet Reşit paşanın Harput toplantısında etrafında toplanıp vereceği her görevi yapacaklarını yemin ederek biat edenlerin günümüzdeki versiyonlarıdır.
Örnek vermemi isterseniz 1840 larda Hikmet Çetin’in büyük dedesi ne sorumluluk almışsa bugün aynı sorumluluk Sezgin Tanrıkulu tarafından görev addedilmiştir.
Ve görevini büyük bir başarıyla yapmaktadır. Gazeteci olarak yaptığım araştırmalar sonucunda edindiğim iddiamdır. Hikmet çetin’in Büyük dedesinin Lice beyliğindeki çalışmalarını bugün görev varisi CHP Diyarbakır mebusu Diyarbakır’da yapmaktadır.’’
Ayrıca DEM Parti içinde de hatırı sayılır derecede parti paradigmasından uzak DTSO ve CHP çizgisinde insanlar mevcuttur.
Eğer bugün Abdullah Öcalan ‘‘Teorik ve Pratikte; Yetki Benim’’ dediği ve KCK, Avrupa Kürd diasporası ve tüm özgürlükçü Kürdler kabul ettiği halde; devlet tecridi kaldırmıyorsa (Benim çok büyük iddiam: DEM partiyi aracı ve temsilci kabul etmemesindendir.) Çünkü DEM Parti, HDP’nin kuruluş amacını ve çizgisini unutmuş inananlarla değil de ‘ikna’’ edebildiklerine sandıkları ile yürüyor.
Örnek vermek gerekirse: 1. Büyük hata Emine Şenyaşar Ananın verdiği onurlu büyük mücadeleyi çok basite indirdiler. Kadın Partisi olan DEM Partiden bırakın bir kadın arkadaş mücadelenin sahibi Emine Ananın olmadığı kaba saba ilişkileri hangi boyutta olduğu belli olmayan erkekler topluluğu seremonisi gerçekleştirildi.
Ve daha sayacak nedenler varken İddiam O dur ki: ‘‘Abdullah Öcalan’ın DEM Partiyi muhatap almadığını bilen, Devlet Bahçeli, DEM Parti kartını kullanıyor. Siyaset üretme kapasitesini kaybetmiş bir DEM acilen toparlanmalı ve Teşhir ile Disiplin mekanizmasını çok hızlı çalıştırmalıdır. İlk disipline verilmesi gerekenler DTSO ve CHP ile çok fazla ‘‘siyasi’’ ilişki geliştirenlerden başlamalıdır. Seçim dönemi olmadığı için Türk solu şimdilik konfor alanına çekilmişken yol temizliğini rahat yapabilir. Siyasette Dost – Düşman Yoktur, Düşüncelerinin iktidar için Mücadele Vardır.!
Kime göre HAK? Kime Göre HUKUK? Kime Göre ADALET !?
CHP nin ‘‘HAK HUKUK ADALET sloganını hiçbir Kürd ağzına almamalı.!
3.YOL; Sosyal – Siyasal – Coğrafik etkenler gözeterek Ortak vatan, Ortak Yaşam ve Ortak Yönetim Şiarını benimseyenler.
Kuruluş amacını HDP paradigmasından alan DEM Parti, Devlet Bahçelinin kaygılarının altını doldurarak Türkiye’de birliğin ancak ortak yaşamla ‘‘EŞİT – ÖZGÜR – DEMOKRATİK TÜRKİYE’’ ile Ekonomik sosyal siyasal olarak güzel bir yaşam hayata geçirilebileceğini kapı kapı dolaşıp anlatmalı.
Kürdlerde duygusal ve birlikte yaşam koşullarının kopmaya başladığını gören devlet ricaline. Birlikte ve Ortak Yaşam reçetesini sunamayan bir DEM Parti siyaseten biter. ‘‘Kürdler için sorun değil; taze bir kaçak çay Demler içer; işimize bakarz’’ derler.
Anlamsızlaşan ve değeri halk nezdinde de kalmayan rutin tek eylem biçimi olmuş gibi görünen kendi basınının da nasıl haberleştireceğini artık çözemediği ‘‘basın açıklamaları’’ndan çıkıp demokratik ses getirecek eylem yapılmıyorsa siyasi bitiş demektir.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü
1960 yılında, Dominik Cumhuriyeti’nde Ülkeyi diktatörlükle yöneten Rafael Trujillo’ya karşıtlığıyla bilinen Mirabal Kardeşler adlı üç kız kardeş için;,
Trujillo’nun: “Ülkede iki tehlike var: Kilise ve Mirabal Kardeşler” şeklinde yaptığı açıklamadan günler sonra boğazlanıp dövülerek vahşice öldürülmelerinin ardından BM Genel Kurulu 1999 yılında 25 Kasım gününü Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olarak ilan etti.
Kadınların Özgürlük Mücadelesi; İnsanlığın Kurtuluş Mücadelesidir.
JIN JİYAN AZADİ WEKHEVİ AZADİ DIMOKRASİ
KADIN YAŞAM ÖZGÜRLÜK EŞİTLİK ÖZGÜRLÜK DEMOKRASİ
Mîr Hasan BEG
22.11.2024
Diyarbakır Web Tasarım Ajansı