30,1045$% -0.01
32,7584€% -0.03
38,0444£% 0
1.962,95%-1,24
3.323,00%-0,32
1302035฿%1.00412
15 Aralık 2024 Pazar
Bu haftaki yazıma kendimden başlamak istiyorum.
Kendimi ve Kürd kimliğimi 1978 – 79 yılında 3. Sınıfta Bağlar Devrim ilkokulundan tanıdım. O günden bu yana Komünizmi ve dinci harici/ selefi – siyasal İslamı hiç kabul etmedim, İnsanlar sadece Adalette, Sağlıkta ve Eğitimde eşit olacağına inandım ( benim için bu Muhammedi İslamdı). Tüm düşüncelerim Hümanizm üzerinde toparlandı ve bugüne geldi.
Kendimi yazılarımda ve gazeteci yazar olmam da idolüm Apê Mûsa, konuşmalarım ve anlatımlarım Osman Sebrî üzerinde yetiştirdim. Yazılarımda halkımın zor günlerinde Ortadoğu ateş altındayken hiçbir zaman edebiyat veya imla kurallarını düşünmedim. Sadece ve sadece Apê Musa nasıl yazar ve Osman Sebri nasıl anlatırdı tarzında yazılarımı yazmaya çalıştım/ çalışıyorum. İyi niyetli ve duyarlı halkımızdan dileğim Eksiğim ve aksağım olacabileceğinden bir öğrenci olarak beni görmenizi hatalarımı affetmenizi dilerim.
Bu hafta ki konumuza gelince; bölgemizde ve Ortadoğu da, gelişmelere yetişemiyoruz HTŞ nin Halep’ten başlayıp Şam’a girmesi siyasetler üstü gelişmelerin olduğunu gösterdi. Geçen hafta ki yazımda İngilizlerin sahaya inmesini anlatmıştım ve bugün görünen İngilizler noktayı koyup yerinde oturup seyretme pozisyonuna geçti.
SDG (QSD) genel komutanı Mazlum Abdi basına yaptığı açıklamada Kürdlerin yüreğine su serpti. Halk dilinde Beyaz ayı (Hirçê boz) dediğimiz Rusya’nın yaptığı tuzağa düşmemişler İlk başladıkları 3. Yol stratejisini başarısını göstermişler.
Burada Türkiye iktidarının ve CHP li muhaliflerin Kürdlere bakışı sadece ve sadece düşmanca olduğu aleniyetlerini göstermiştir. Biz Kürdler Trakya’daki Romanı düşünürken bunu anlamayan iktidar ve iktidar olma hevesindeki muhalifler Ülkeyi bölme yolunda hızlı adımlarla üzerimize geliyor. Bu ülkeyi yönetenler bilmese de biz Kürdler Trakya’dan Musul’a Mahabad’dan Raqka’ya bu toprakların ortak sahipleriyiz. Şam ve Halep’in Mittani Kürd devleti tarafından kurulmuş şehirler olduğunu da biliyoruz.!
Dışişleri sekreteri Hakan Fidan ‘‘Kürdofobik değiliz’’ demiş, ona sadece şu soruyu soracağım; Adnan Menderesin Hükümetinde bakan olan Fatin Rüştü Zorlu neden idam edildi aslen nereliydi !?
DEM partili milletvekillerinin bazı değerli vekiller hariç tabi ki; aklılarına şaşıyorum Kürd halkı size öyle bir kimlik vermiş ki kullanmayı bilmiyorsunuz.
DEM Partinin mecliste 57 sandalyesi var bunların 27 tanesini rol icabı vekil varsayarsak (Amed kuçe terimi kullandım) kalan 30 vekil çarpı 3 yardımcı yapar 120 vekil 30 tanesini şoför numarasıyla çıkarsak kalır 90 vekil. Hiç akıllarına yav bu meclisin bir kütüphanesi, arşivi var geçmiş bilgiler burada bize açık bir bakalım Osmanlıda ve Türkiye’nin meclis arşivinde Kürdler hakkında ne var ne yok? Hiç mi aklı başında danışmanları yok bunların!
Yazımın sonunda DEM Partinin yabancı ülkelerin temsilcileri i,le görüşmeleri çok olumlu diyebilirim. Sadece beklentim Asrın hukuk bürosu ve Aile her zaman başvurularını yapsınlar lakin Adalet bakanlığını DEM partinin İmralı ile görüşmelerini uzatmasına ses çıkarmamaları başvuruyu geri çekmemelerine anlam veremiyorum. Türkiye’nin 3. büyük siyasi partisi olarak taleplerinin ciddiye alınmamasını kabul etmemeliler.
Kürdler ‘‘Sarı Öküzü ilk Islahat Fermanında verdi bu güne kadar tüm Öküzler bitti’’ Kürdlerde verilecek öküz kalmadı! Bu nu da Anlayacaklara yazdım.
Endülüslü Kürd Muhiyedtin-i Arabi nin kehanetleri gerçekletiği yüzyıldayız. ‘!?‘
BULMAYI, KEŞFETMEYİ VE İCAT ETMEYİ DÜŞÜNÜN.
FETHETMEYİ DÜŞÜNMEK ÜRETMEK DEĞİL GASP VE YAĞMA ETMEK DEMEKTİR.
Mîr Hasan BEG
15.12.2024
Diasporadaki Kürd Siyasetçilerin Yapacağı Ve Dünyada Ses Getirecek Eylem Rojava’ya Gitmeleri Olacaktır.
Suriye’nin parçalanma filminin senaryo yazarı ve başyönetmeni İngilizler sahneye çıktı ve Suriye’de Son bölümüne girildi. Nusra’dan menşeli HTŞ selefi terör örgütü aldığı talimatla Şam’ı ele geçirdi. Her ne kadar ABD – İsrail ve Türkiye dahlimiz yok dese de söz konusu HTŞ nin kendi başına girişebileceği bir hareket değildi bu ilerleyiş.
Ortadoğu paylaşım savaşı Suriye bölümü hızla sona giderken nereye evirileceği HTŞ ve SMO ilerlese de sonuç şu an net değil. Kar – Zarar ilişkisinde kimlerin nasıl çıkacağı sonucun ne olacağını kestirmek mümkün değil.
Türkiye’nin iktidar yanlısı basını ‘’zafer çığlıkları’’ ( bana göre utanç çığlıkları) atarken Türk halkını yalan yanlış manipüle ederek Türk ve Kürd birlikteliğine ve duygusal bağlantısına direkt sabotaj yapıyorlar. CHP basını da söylem farkıyla aynı hedefe çalışıyor.
Geçmiş tarihe baktığımızda Eyyubilerin yıkılmasından sonra Ortadoğu İngiliz zihniyetinden çıkmamıştır. İngilizlerin istemediği yerde çakıl taşının yerinin değişmesi imkânsızdır.
Sadece Ortadoğu’da İngilizlerin oyununu Kürtler bozmuştur. O nedenle sahaya inmeden İngiltere’deki Kürd kurumlarına saldırı ve abluka geliştirmiştir. İngiltere’deki baskınlar iyi okunmalıdır.
Ortadoğu ateş içinde yanarken Türkiye’nin Kürd politikasını yeniden gerçekçi ortak yaşam standartlarında düzenlemelidir. Çünkü İngilizler şimdiden Türkiye kartını karmaya başlamıştır. TV ekranlarından HTŞ ve MSO için ‘‘zafer naraları’’ atanlar Türkiye hassasiyeti ve inancı yoktur. Bunun esas kanıtı fanatik FETÖ taraftarıyken birden AKP li olup Ortadoğu’nun ve özelde Türkiye’nin Kürd gerçeğini manipüle etmeleri gösteriyor.
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin çağrısı; Türklerde ve çoğunluk Kürdlerde anlaşılmadı. AKP iktidarı şuan iyi bir trend yakaladığını zannedebilir. Ancak selefi – hariciler ile komşu olmanın ne kadar kontrol ediyoruz deseler de Türkiye’yi Daru-l harp gördükleri fikrini değiştirmeyecektir.
Mınbiç’in düşmesi zafer olmayacaktır.
Yazımı yazarken Türkiye destekli çeteler tüm güçleriyle Mınbiç’e saldır başlatmıştı. Sonuç ne olursa olsun Kürdlere saldırı hiç bir şekilde Türkiye’ye fayda sağlamayacaktır.
AKP iktidarı; Dünyaya karşı Cumhur Başkanı yardımcısı, Dışişleri bakanı, İçişleri bakanı, Maliye bakanını ‘‘Kürd’’ kökenli atamış olsa da.
Global sınırların kalktığı iletişimin sınırsız olduğu günümüzde başarılı olma ihtimali yoktur.
AKP iktidarına tavsiyem derhal ilk başladığı insan odaklı âdemi merkeziyetçi siyasetine dönmesidir. (ki bu tavsiyem benim içinde hayaldir.)
Kürdler hiçbir zaman Türklerin düşmanı olmamıştır.
Anadolu toprakları, çok Adil de, çok Zalim de hükümdar görmüştür. Lakin halklar hiçbir zaman tabanda düşman olmamıştır. Anadolu irfanı yıkılırsa hiç kimse kazanmayacaktır.
AKP ile MHP arasında çelişki gibi görünen Bahçeli’nin çağrısı halkların birlikteliğinin köprüden sonraki son çıkışıdır.
AKP iktidarı eğer konjektör neyi gösterir hesabı yapıyorsa büyük yanlış içindedir. Ortadoğu hakkında söyledikleri bire bir tutan Abdullah Öcalan’ın derhal tecridi kaldırılmalı ve çalışma alanı sağlanmalıdır. Bunu yapacak Türkiye yüzyıllar sürecek Türk – Kürd birlikteliği ve Ortadoğunun kutup yıldızı olacaktır. Yaşadığımız süreç birlik beraberlik süreci ise eşit özgür demokratik bir ülke olmalıyız. AKP siyaseti devam ettikçe, İnancı – siyasal görüşü ne olursa olsun Kürdler her geçen gün daha fazla duygusal kopuş yaşıyor ve aidiyet duygusunu kaybediyor.
AKP hükümeti Barzani ailesinin biatı ile Kürdleri kazandığını zannetmesin. Geçmişte Şah ile Saddam ile biat etmiş O Barzani ailesi ki halkına olmuyor, Türklere mi dost olacak.
Geçen yazımda DEM Partinin inansa da inanmasa da Devlet Bahçelinin çağrısına sahip çıkmalı ve sıkı takipçisi olmalı demiştim. Lakin görünen o ki DEM parti siyaset üretmede zayıf kalıyor. AKP nin İmralı görüşmesini uzatmasını kabul etmemeli ve derhal kamuoyuna Türk ve Kürt halkının birlikte yaşam mücadelesini AKP nin sekteye vurduğunu Devlet Bahçelinin yapmış olduğu çağrıyı ciddiye alarak Abdullah Öcalan ile yapmak istediğimiz görüşmenin AKP iktidarı tarafından engellendiğinden dolayı başvurumuzu geri çekiyoruz demesini bilmeli.
Mahabad da, Qazî Muhammed’in etrafından, kaçanların yoldaşlığında olmanın günümüzde geçerliliği yoktur.
Son çağrımda KCK operasyonlarından sonra Avrupa’ya çıkan siyasetçilere. Dünyada Kürdün sesi duyulması için. Kürd siyasetçileri olarak bugün acil eylem planınız; Rojava Ya geçmek olmalıdır. Hatip Dicle, Faysal Sarıyıldız ve onlar gibi diplomatik duruşu olanlar hariç, Osman baydemir, Zübeyde zümrüt gibi siyasetçilerde Rojava’ya geçip orda insan hakları aktivistliği yapmalıdır.
Rojava’ya geçmek istemeyenlerde Türkiye’ye dönmelidir. Gerekirse ömür boyu tutuklu kalsalar dahi bu halka borçları var. Ya Rojava’da ya da Türkiye’de mücadelelerine devam etmeliler.
Diasporadaki Kürd siyasetçilerin yapacağı ve dünyada ses getirecek eylem Rojava’ya gitmeleri olacaktır.
Son olarak Türkiye’yi birlikte kurduk, onlarca yıldır Kürdün yok edilmesine meyilli devşirmelerin, Türkiye’yi bölmesine izin vermeyeceğiz. Amasya protokolü halen kabulümüzken bu hattan Türkleri ve Kürdleri çıkarmak isteyen devşirmeler kaybedecek.
‘‘Kıbrıs nasıl bizim ise; Rojava da Öyle Bizimdir!’’
Son Olarak Bir Kızılderili Atasözü ile Bitireyim:
Bir suda iki balık kavga ediyorsa; orda bir İngiliz Yüzmüştür.
Mîr Hasan BEG
07.12.2024
Geçen haftadaki. ‘‘Ortadoğu da Paylaşım Savaşı Başladı’’ yazımın bu hafta ikinci bölümünde birinci bölümde kaldığım yerden, 3. Paylaşımda başlıklarla Kürdler nerde durmalı; soruma analizler biçiminde cevaplar arayacağım.
İsimler ve konumlar değişse de oyun aynı oyun. Tek sorun dünyanın tek ‘’hâkimi’’ var. 1. Ve 2. Paylaşımlarda çok faktörlü hâkimler vardı.
Kartlar tek elde ABD nin elinde ve nasıl isterse öyle karacak. Sadece burada Kürdler ‘‘kart’’ mı olacak yoksa ‘‘masa’’da mı olacak?
Bu Masada 3 Yol Var:
Bunlar genellikle Türkiye dışında yaşayıp konfor alanları içinde, hayal dünyalarında yaşayan. Türkiye ve Dünya konjektörünü ‘‘hiç’’ sayan klavye ve kamera kahramanları.
Bunlar kendilerinin de zihin altında bugünkü dünya konjektöründe olması imkânsız inanmadıkları bağımsız Kürdistan düşünceleri. Gerçekten Kürdlere statü ve yönetimde söz sahibi yapmak isteyenleri; her türlü suçlamayla karalayarak kürdün önünü ‘‘Kürtçülük’’ yaparak kesenlerdir.
‘‘İlkyazımda belirttiğim padişah Abdülmecidin sınırsız yetkilerle Kürdistan’a sefere çıkan Mehmet Reşit paşanın Harput toplantısında etrafında toplanıp vereceği her görevi yapacaklarını yemin ederek biat edenlerin günümüzdeki versiyonlarıdır.
Örnek vermemi isterseniz 1840 larda Hikmet Çetin’in büyük dedesi ne sorumluluk almışsa bugün aynı sorumluluk Sezgin Tanrıkulu tarafından görev addedilmiştir.
Ve görevini büyük bir başarıyla yapmaktadır. Gazeteci olarak yaptığım araştırmalar sonucunda edindiğim iddiamdır. Hikmet çetin’in Büyük dedesinin Lice beyliğindeki çalışmalarını bugün görev varisi CHP Diyarbakır mebusu Diyarbakır’da yapmaktadır.’’
Ayrıca DEM Parti içinde de hatırı sayılır derecede parti paradigmasından uzak DTSO ve CHP çizgisinde insanlar mevcuttur.
Eğer bugün Abdullah Öcalan ‘‘Teorik ve Pratikte; Yetki Benim’’ dediği ve KCK, Avrupa Kürd diasporası ve tüm özgürlükçü Kürdler kabul ettiği halde; devlet tecridi kaldırmıyorsa (Benim çok büyük iddiam: DEM partiyi aracı ve temsilci kabul etmemesindendir.) Çünkü DEM Parti, HDP’nin kuruluş amacını ve çizgisini unutmuş inananlarla değil de ‘ikna’’ edebildiklerine sandıkları ile yürüyor.
Örnek vermek gerekirse: 1. Büyük hata Emine Şenyaşar Ananın verdiği onurlu büyük mücadeleyi çok basite indirdiler. Kadın Partisi olan DEM Partiden bırakın bir kadın arkadaş mücadelenin sahibi Emine Ananın olmadığı kaba saba ilişkileri hangi boyutta olduğu belli olmayan erkekler topluluğu seremonisi gerçekleştirildi.
Ve daha sayacak nedenler varken İddiam O dur ki: ‘‘Abdullah Öcalan’ın DEM Partiyi muhatap almadığını bilen, Devlet Bahçeli, DEM Parti kartını kullanıyor. Siyaset üretme kapasitesini kaybetmiş bir DEM acilen toparlanmalı ve Teşhir ile Disiplin mekanizmasını çok hızlı çalıştırmalıdır. İlk disipline verilmesi gerekenler DTSO ve CHP ile çok fazla ‘‘siyasi’’ ilişki geliştirenlerden başlamalıdır. Seçim dönemi olmadığı için Türk solu şimdilik konfor alanına çekilmişken yol temizliğini rahat yapabilir. Siyasette Dost – Düşman Yoktur, Düşüncelerinin iktidar için Mücadele Vardır.!
Kime göre HAK? Kime Göre HUKUK? Kime Göre ADALET !?
CHP nin ‘‘HAK HUKUK ADALET sloganını hiçbir Kürd ağzına almamalı.!
3.YOL; Sosyal – Siyasal – Coğrafik etkenler gözeterek Ortak vatan, Ortak Yaşam ve Ortak Yönetim Şiarını benimseyenler.
Kuruluş amacını HDP paradigmasından alan DEM Parti, Devlet Bahçelinin kaygılarının altını doldurarak Türkiye’de birliğin ancak ortak yaşamla ‘‘EŞİT – ÖZGÜR – DEMOKRATİK TÜRKİYE’’ ile Ekonomik sosyal siyasal olarak güzel bir yaşam hayata geçirilebileceğini kapı kapı dolaşıp anlatmalı.
Kürdlerde duygusal ve birlikte yaşam koşullarının kopmaya başladığını gören devlet ricaline. Birlikte ve Ortak Yaşam reçetesini sunamayan bir DEM Parti siyaseten biter. ‘‘Kürdler için sorun değil; taze bir kaçak çay Demler içer; işimize bakarz’’ derler.
Anlamsızlaşan ve değeri halk nezdinde de kalmayan rutin tek eylem biçimi olmuş gibi görünen kendi basınının da nasıl haberleştireceğini artık çözemediği ‘‘basın açıklamaları’’ndan çıkıp demokratik ses getirecek eylem yapılmıyorsa siyasi bitiş demektir.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü
1960 yılında, Dominik Cumhuriyeti’nde Ülkeyi diktatörlükle yöneten Rafael Trujillo’ya karşıtlığıyla bilinen Mirabal Kardeşler adlı üç kız kardeş için;,
Trujillo’nun: “Ülkede iki tehlike var: Kilise ve Mirabal Kardeşler” şeklinde yaptığı açıklamadan günler sonra boğazlanıp dövülerek vahşice öldürülmelerinin ardından BM Genel Kurulu 1999 yılında 25 Kasım gününü Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olarak ilan etti.
Kadınların Özgürlük Mücadelesi; İnsanlığın Kurtuluş Mücadelesidir.
JIN JİYAN AZADİ WEKHEVİ AZADİ DIMOKRASİ
KADIN YAŞAM ÖZGÜRLÜK EŞİTLİK ÖZGÜRLÜK DEMOKRASİ
Mîr Hasan BEG
22.11.2024
‘‘Tarih tekerrürden ibarettir’’ sözünün gerçekleştiği günlerden, aylardan ve yıllardan geçiyoruz. Dünya paylaşım sistemi yeniden güncellendiği dönemleri yaşıyoruz.
Bu dönüşümde sadece 2 şart var:
Birliği Olmayan Toplumların Söz Hakkı da Olmaz!
Aynı kaderi yaşamak istemeyen ve tarih sayfalarında yok olmak istemeyenler; inançları – fikirleri ne olursa olsun, birliklerini sağlayarak yok olmadan yaşayabilirler. Ya da son yüzyılda yaşadıkları kaderlerini daha kötü yaşarlar.
ABD de Trump’ın başkan seçilmesi, iyi okunursa ezenler için felaket, ezilenler için umut olacak gibi okunabilir.
Kendine has üstenci tavırları ve kurduğu kabine ‘‘Dediğim dedik Çaldığım düdük’’ özgüveniyle geliyor…
Kendim Kürt Yazar olarak tabi ki kendi coğrafyamla ilgili duygu ve düşüncelerimi ön planda tutarak değişen dünyada Kürdler nasıl bir tavır almalı ve nerde durmalı diye aklım yettiğince yazacağım.
Kürdistan coğrafyasında ilk paylaşım Kasr-ı Şirin (Kêsr-a Şêrîn) Anlaşmasıyla başladı. İlk paylaşımı açmadan geçeceğim.
İkinci paylaşım Fransız devrimiyle başladı, ilk olarak Fransızlar misyonerlerini Osmanlının içine dağıttı. Bu misyonerler Osmanlının toplumsal yapısını çözümledi. Fransızlar Osmanlının ancak Ulus devlet modeli benimsetildiğinde yıkılacağını çözdü.
İngiltere hayranı Mustafa Reşit paşa çok hızlı bir şekilde Osmanlı sisteminde yükseldi. Padişah 2. Mahmut (Namı diğer ‘‘Gavur Padişah’’) Bugünkü Cumhuriyetin temellerini Islahat Fermanıyla yayımlanmasında ve Padişah Abdülmecidin Tanzimat fermanının ilan edilmesinde büyük rol oynadı.
(Osmanlı tarihinde ulus devlet modeline geçişin başlamasını sağlayanların başında gelen Mustafa reşit paşa çok detaylı araştırılması gereken bir tarihi kişiliktir.)
Cumhuriyetin kuruluş aşamasının ilk tohumları atılırken; Kürdistan’da neler oldu!
Islahat fermanında ki Padişaha asker verme (Leşkerê Bejî) şartına karşı gelen, Zêrkanî (Zırkan) Kürd Emirliği beyliği durum değerlendirmesi yapıp Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşayla birlik olmak kararı aldı.
Emperyalistlerin Osmanlı eliyle Kürdistan’daki Emirlik ve Hükümet beyliklerini bölmek Kürdler de ulusal bilincin yayılmasını önlemek için yaptığı; Kürtler arası ayrılığı ve ileride Hamidiye alaylarının ardından günümüz koruculuk sistemine dönüşecek derebeylikleri sistemini Osmanlı devreye soktu. Derebeyliğini ilk kabul eden Cizre beyi , Kürdistan’ın ilk ve büyük derebeyi Bedirhan bey oldu!
(‘‘Osmanlı ordusunun ön saflardaki başıbozukların ardından derebeyi bedirhan beyin askerleri, Nizip’te Mısır valisi ve Zırkan Emirine karşı savaşa gitti. Osmanlının yenileceğine anlayınca savaş alanında geri çekilmiştir.’’)(Feldmareşal Moltke’nin Türkiye Mektupları’dan alıntı).
Mehmet ali paşa, Osmanlıya karşı başarılar alınca; oğlu İbrahim paşa kendince Kürtler üzerinde de tek hâkim ve kendine padişahlık payesiyle bakmasının ardından sadece İslam adına halifeye biat ettiğini belirten Zırkan Emiri kendi sınırlarını ve hükümet beyliğini korumak için İbrahim paşaya biat etmemiştir.
Kavalalı Mehmet Ali paşaya, İngiltere tarafsızlık sözü verdiği halde dönemin güçlü Avrupa ülkeleri ile birlikte Osmanlıya destek verip Mısır valisinin yenilgisini sağlamışlardır.
( Kürtlerin büyük yenilgisinden sonra; Bedirhan beyin çocukları ömrünü Kürt ulusal bilincine adamışsa da tarihlerinde büyük bir kara leke vardır.)
Mısır zaferinden sonra Kürdistan’da kalan son Kürd Emirliğini yıkmak için Payitaht tarafından Sivas valisi Mehmed Reşit paşa sınırsız yetkilerle görevlendirmiş. Harput’ta karargâh kurup Osmanlı yanlıları ve Ayanlarıyla toplantılar yapıp Zırkan Emirini saray muhafızları ve oğlu ile birlikte, Seyit Hasanda (eski Bismil) pusuya düşürerek katletmiş son Kürd Emirliği (Krallığı) olan Zêrkanî hanedanlığını içten desteklerle yıkmış. Diyarbakır’da bulunan dönemin şehzadesi tarafından Emirlik, derebeyliğine dönüştürülüp, Payitahtın Hazro (Xetaro) yazı kâtibi olan Recep beyi derebeyi olarak atamıştır (1846).
950 yılından 1846 yılına kadar inanç- ırk – dil farklılığı gözetmeden Kürd Emirliğinin yasası ADALET olarak yaklaşık 900 yıl yaşatan Zêrkanî (Zırkan) Özerk Kürd Emirliği içindeki hainler sayesinde yıkılmıştır…
Osmanlı hanedanlığı emperyalistler tarafından girdiği girdabı fark etmemiş, devşirmeler ve döneklerle ayakta kalınmayacağını çözememiştir.
Sadece sultan Abdülhamid anlamış lakin iş işten geçmiştir.
Avrupa ülkeleri Osmanlı hanedanlığı için tam anlamıyla tüm hücrelerine sızdıktan sonra zayıflamış Kürdistan topraklarını işgale başlamış.
Kürdler, Dağılmış ve moralsiz olmalarına rağmen topraklarının işgaline karşı kendi olanaklarıyla karşı gelmiş birçok yerde başarılı olmuş olsalar da; Ulusal birlik bilinçleri olmayınca yakın dönemde yaşadıkları ihanetleri tekrar yaşamışlar ve Kürdistan Kasr-ı Şirin anlaşmasından sonra ikinci ve en büyük bölünmeyi yaşamıştır.
Kürdistan Coğrafyası Osmanlı yıkıldıktan sonra Kürtlerin her halükarda inandıkları Amasya protokolüyle birlikte yaşam sözü verdikleri Türklerden destek alamayınca; Büyük Kuzey (Bakûr) kısmı Türkiye’de kalmak ile birlikte batısı (Rojava) ve güneyi (Başûr) tarihsiz kültürsüz sadece egemenlerin emrinde kurulan Irak ve Suriye devletçiklerine bölüştürülmüştür. Doğu (Rojhelat) kasrı şirin anlaşmasıyla acem parseklere çok önceden bırakılmış…
Gelelim yazımızın başına ‘‘Tarih Tekerrür ediyor’’
Kürtler Ne yapmalı nerde durmalı!
Kürtler; inançlarının, ideolojilerinin ve lehçelerinin ayrılıklarını kenara bırakıp Çorum-i Ekrad nerdedir? Sorusuyla başlayıp birliklerini oluşturmalı.
Trakyadaki Romandan, Mardindeki Dom’a ordan Toroslardaki Konar Göçer Türkmenlerden, Karadenizdeki Lazlara kadar birliliğini büyütmeli.
Ülke sınırlarını değiştirmeden, Kader birliği içinde diğer halklar ile Ortadoğu ve Kafkasya halklar evini inşâa etmeli.
Türklerle (Irkçı ve Devşirme olanlar hariç) bu bağlamda her alanda tartışmalıyız ve Amasya protokolünü güncelleyerek dillerimizle, renklerimizle kültürlerimizle yaşadığımız cennet coğrafyamızda Eşitlikçi Adalaetli Demokratik Halklar birliğini kurmalıyız.
İnsanlarda din ideoloji lehçe gruplaşma yerleşik hayat yokken; biz Kürdler 80.000 (Seksen bin) yıl önce yerleştiğimiz İlk evimiz Şikefta Şênîdar’ın bulunduğu Ana ve Ata Yurdumuz Kutsal kitaplarda ki cennet vatanımız Mezopotamya hatırına birlik olmalıyız.
Yıllarca Kürtlerin inandığı Stalin; Kızıl Kürdistan’ı nasıl yıktı bilinciyle İnançlar ve İdeolojilerin uzağında çözüm bulmalıyız.!!
(NOT: Bu yazımda ‘‘Kuzey Kürdistan’ın Son Krallığı Zêrkanî (Zırkan) Hanedanlığı’’ araştırmamdan notlar aldım)
Mîr Hasan BEG
17.11.2024
‘‘Yaşamayı Ölecek Kadar Seviyorum’’ Diyenlerin Hatırına Ses Çıkarın, Soyadıymış, Mevkisiymiş, Etkiliymiş Ayırt Etmeden Kötülerle Mücadeleye Çağırıyorum..!
HEP ten DEM Partiye, Kürt halkının siyasal alandaki siyasi mücadelesi her taraftan saldırılar ve içten ihanet kokularıyla çok kötü bir sürece doğru hızla giderken ben ve ben gibi düşünen halkın çoğunluğu gidişatın iyi olmadığını söylerken; söylemlerin doğruluğu her geçen gün daha bariz ortaya çıkıyor.
Geçmiş haftalarda yazmış olduğum “Savaş, Ölünce Değil; Düşmana Benzeyince Kaybedilir” yazımda birkaç öneride ve sitemde bulunmuştum. Bugünkü yazımda son bir defa halkın düşüncelerine tercüman olacağım, eğer dikkate alınmazsa halkın dile getirdiği eksiklikleri ve yanlış gördüğü yönetici, yetkili, vekil, eş başkan kim varsa isim, isim kamuoyunu bilgilendirmek için yazacağım.
Seçim sürecinde başlayan aday adaylığı için başvuran, parti tüzüğümüz parti ahlakımız, parti kültürümüzden uzak, eş başkanlığı kavramamış insanların başvurusunun kabulü (bende aday adayıydım) bazı içimizdeki çokbilmişler ‘‘Başvuru herkesin demokratik hakkıdır’’ diyorlardı. Ben; bu parti yolgeçen hanı değildir. Halkın, demokrasi ve özgürlük için vermediği bedel kalmamış bir partidir. Diyordum.
Biz bugünlere kolay gelmedik. Ölüm, zindan, işkence, fakirlik ve yaşanmaması gereken insanlık dışı saldırılara rağmen; çay kaşığıyla topladığımız kazanımlarımızı birkaç kişinin mevki – makam / kafa – kol / ahbap – çavuş ilişkileriyle, kepçeyle geri alınmasını kabullenemeyenleriz!
Yeşil Sol Parti genel seçimlerde oy kaybı yaşayınca (benim için Diyarbakır’da hezimete uğradık) halkın eleştiri ve önerileri için bir dizi toplantı yaptı. Bu toplantılardan ders çıkardığını deklere ederek halkın taleplerini bire bir uygulayacağız dedi. Yerel seçime giderken önseçim yaptı önseçimde olumsuzluklar oldu ilk olduğu için hepimiz sessiz kabullendik. Gel gör ki! Dipten aynı filmler devam etti özellikle belediye meclis üyelerinin belirlenmesinde. Hiçbir yetkisi olmayan, mülakat komisyonları yine kuruldu.
Seçim öncesi Batmanda yaşanan olumsuzluk, seçim süreci diye geçiştirdik. Birecik ile başlayan istifalar, iyi okursak çok manidardır. İçimize atanmış kayyımlara işarettir. Bu insanların aday gösterilmelerinden, sorumlu olanlar derhal disipline verilip teşhir edilip uzaklaştırıldıkları, halkla paylaşılmalıdır.
ŞİMDİ HALK SORUYOR!
Dem Partinin Disiplin Kurulu yok mu? Varsa neden hiç kimse disipline verilmiyor? Tüm gerilemenin sebebi, Halk mıdır? Yetki alanlar hepsi suçsuz ve günahsız mıdır?
Önceden teşhir ve uzaklaştırma vardı. Şimdi neden yok?
Biz halka hesap vermeyi; yanlış yapanları bizim bilme hakkımızı neden uygulamıyorsunuz!
Kürt siyasi hareketini ve Kürt halkını kariyer ve maddi gelir, basamağı olarak kullanan birçok iş insan, sanatçı, siyasetçi, avukat, mühendis ve hatırlamadıklarım oldu, olacaktır. Artık Yeter neye mal olursa olsun Önlem alınsın!
Onlarca yıllık siyasetimizde hala öğrenemedik mi? Oportünistlerin zarardan, kendi menfaatlerinden başka bir şey bilmediklerini.
Gündüz bizimle stratejik ekoloji düşmanı barajlara karşı eylemde durup, Akşam aile şirketiyle devletten baraj ihalesi alan siyasetçiler,
Yurtsever kimliği kullanıp, halkın desteğini kendi çıkarları için kullanıp, siyasetimize zarar verenler.
Artık bu yanlış yoldan dönmenin vaktidir. Parti içinde gerçekten içi yananlar; sıra sizde, disiplin ve teşhir uygulanmazsa, halkının, özgürlüğü için ‘‘Yaşamayı Ölecek Kadar Seviyorum’’ diyenlerin hatırına ses çıkarın, soyadıymış, mevkisiymiş, etkiliymiş ayırt etmeden kötülerle mücadeleye çağırıyorum.
İçimizde çürüme var ve önümüzde seçimlere uzun bir süre varken, bu çürümeye önlem almazsak kesin altını çizerek yazıyorum ‘‘barajı zor aşarız; Diyarbakır’dan 5 vekil çıkarsak başarı sayarlar. ’’ 11.08.2024
Biz Kürt Halkı; İçimizde ki Kötüleri Bitirmeye Gücümüz Var..!
Mîr Hasan BEG
Diyarbakır Web Tasarım Ajansı