30,1045$% -0.01
32,7584€% -0.03
38,0444£% 0
1.962,95%-1,24
3.323,00%-0,32
1302035฿%1.00412
03 Kasım 2024 Pazar
Şu anda dünyanın süper gücü Amerika mı? Rusya mı çok güçlü? İngiltere mi çok güçlü? Bu ifadeleri zihnimize kazıyan raporları okumaktan ve dinlemekten bıkmadık mı? OECD G7- G20 dünyanın en büyük ihracatçı ülkeleri, Dünyanın en fazla üretim yapan ülkeleri diyerek hep güç skalası önümüze konulduğu zaman rakamsal olarak bizler bunlara baka kalıyor ve bunların güçlülüklerini ezberliyoruz. Bu iradesiz ezberimizle bir süre sonra da kendimize de, o güçlüler arasında büyük bir açık olduğunu ve o açığı kapatamayacağımızı düşünüyoruz, böyle inanıyoruz.
Ticari pazar algısıyla, bu pazarın içinde büyüklerin ezemeyeceği bir aralık bul ve kendini orada güçlendirmeye çalış, orada tutunmaya bak. Tutunursan yaşarsın. İtaat etmezsen ölürsün. Sanal olan güç anlayışına tam anlamıyla bir teslimiyet mantığı.
Halbuki güç mekanizmasının yaratılıştaki karşılığına baktığımız zaman güçler arasında herhangi bir boşluk olmadığı gibi, güçlerin her birisinin kendi gücünün, güçsüzlüğü üzerine bina olduğunu görürüz.
Örneklendirerek açıklamaya çalışalım. Salyangoz haddinden fazla büyürse ve o güçlü dediğimiz tabakası genişlemeye başlarsa bu sefer salyangozun kendisini daha da yukarıya çekmesi ya da yemeğine ulaşması zorlaşacak ve böylece açık hedef haline gelmeye başlayacaktır. Salyangozun doğma, büyüme, gelişme ve ölüm sürecini incelemenizi tavsiye ederim. Burada Allah’ın yarattığı her şeye vermiş olduğu gücü, güçsüzlükle beraber büyütüyor olması her şeyin yaratıldığına önemli bir teolojik delildir.
Bu ne anlamda delildir? Hiçbir güçsüzlüğe muhtaç olmayan bir güç yoktur. Allah bütün noksanlıklardan münezzehtir.
İnsanlar ve devletler de dahil olmak üzere güçsüzlüklerini salyangoz gibi başlangıç seviyesinde görmezler. Salyangoz gibi, ne güzel artık bir kabuğum var, bu kabuk beni dış dünyadan koruyacak ve ben rahatlıkla evimin içine saklanır gibi saklanabileceğim derler. O kabuğun büyümesinden de mutlu olurlar. Halbuki kabuk kendi güçsüzlüğü üzerinde bina olmaya başlamıştır. Bu noktada salyangozun büyümesini beklemek, bir süre sonra o büyük kabuğu kırabilmenin kolaylaşması açısından düşünülürse eğer, güçsüzlükle o gücün rahat bir şekilde ortadan kaldırılabileceğine şahit olunacaktır. Bugün Amerika, İsrail ve Avrupa ülkelerinde şahit olduğumuz gibi.
Siyaseten şunun bilinmesi gerekiyor, yeryüzünde hangi devlet, hangi anlayış, hangi şirket, siyaseten karşı açımızda duran, düşman ya da alt etmeye niyet ettiğimiz ne varsa, mutlak surette ondaki gücün kendisi, ters tepkiye eşit mahiyette güçsüzlüğü kendi üzerinde barındırmadıkça doğal şartlar altında varlığını devam ettiremez. Baki kalamaz. Yani güç eşittir güçsüzlüktür.
Bütün gücünün yanındaki, aynı düzlemde yer alan güçsüzlüğünü görmezden geldiği için, başka bir gücün de kendi içinde büyümeye devam ettiği güçsüzlüğünün farkında olmaz.
Bizler dünyaya, bu güç ve güçsüzlük dengesi içerisindeki varlığımızla yaratılmış varlıklarız. O yüzden yüce Allah güçlülerin en güçlüsüdür.
Bilmemiz gereken ana mesele şu, bu gücünün mahiyeti neresi? Yani gücün gerçek formülünü bulmadan adamın, düşmanın, rakip şirketin güçsüzlüğünü bulamayacağımızı anlamamız ve kabullenmemiz gerekir.
Temel hata şudur: X devletinin hangi yanı güçsüz diye aramak, henüz o devletin hangi alanlarına sahip güçlü olduğunu bulamamaktan ötürü sorulmaktadır.
Doğru olan soru şudur: Güçsüzlüğü ile eşit olan gücü ile beraber, varlığını temsil eden şey nedir? Eğer bu soruyu doğru bir şekilde sorup doğru bir cevap verilebilirse o andan itibaren güç eşittir, güçsüzlük olduğu görülecektir.
Tüm güçlülerin bu manada güçsüzlükleri kullanıldığı anda, kendi güçleriyle ortadan kaldırılmaları mümkün olur ve bütün güçlüler güçsüz konuma geçtikleri andan itibaren o güne dek kendi gücünü güçsüzlüğüyle dengeye kavuşturmuş olan karşısında duran kim varsa ya onun yerinde olacak ya da onun üstüne çıkacaktır. Dolayısıyla, İnsan hayatında da güçle güçsüzlük dengede olduğu müddetçe insanoğlu dışarıdan güçlü gibi görünmeye devam eder ve aranılan beklenilen konumuna kavuşur. Ne zaman ki bunun arasındaki dengeyi tutturamaz, güçsüz olduğu noktayı görmezden gelip, güçlü olduğu noktayı arttırdıkça güçsüzlüğünün de artacağını hesap etmezse, bir zaman sonra onun güçsüzlüğünü vuracak anlayış ve kavram karşısına denk geldiğinde, artık onun gücünü ortadan kaldırmak mümkün olacaktır. Buna hiçbir güç dengesi engel olamayacaktır. Hamas’ın sözde dünya devi devleti Amerika’yı dize getirdiği, dünyanın en büyük güçleri olduklarını savunanların küçük bir şehri ele geçirmediği ve devlet olmayıp örgüt olan grubu yenemediği gibi. Bu şu teorinin açılımıdır. Güç dengelerinin kendilerini ortadan kaldırmaya iradeleri olan güçsüzleri küçük görmeye, kendilerini de yenilmez olarak addettikleri müddetçe güç eşittir güçsüzlüktür.
Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde, farklı güçlerinden bir tanesi şuydu; çok milletli olmak ve çok milletle beraber tek bir çatı altında, tek bir mana anlayışı altında, ümmet bilinciyle bir arada durmak ve yaşamaktı. Bu onun en önemli gücüydü. Ne zaman ki herkes onun bu gücüne karşı savaştı, Haçlı seferlerinin tamamı, onun bu gücünü yıkmak, bu gücünü kırmak ve bu gücünü ortadan kaldırmak için kurgulandı. Elhamdülillah hiçbir zaman mümkün olmadı. Devletlerin güçlü oldukları noktalara daha da büyük bir güçle geldiğinizde momentum gibi süreç savaşı başlatanın tarafın/ların aksine işler. O yüzden karşı taraf bir zaman sonra şunu fark etmiştir. Madem ki farklı milletlerden bir araya gelmiş, ümmet bilincine kavuşmuş olan insan topluluğu böylelikle bir güç oluşturduysa o zaman bu gücün içindeki güçsüzlük nedir sorusunu sormuş ve derin bir arayışa düşünceye koyulmuştur.
Ümmet bilincinin gücünün içindeki güçsüzlük milliyet anlayışı, yani ben Arap’ım niye beni bir Türk yönetsin, ben bir Kürt’üm beni niye bir Türk yönetsin veya Balkanlar, Ortadoğu, vs. sözün özü, hakikat şudur; o gün geldiğinde o gücün mahiyetinin formülünü bulanlar geriye dönüp o milletlerin kendisine millet olduklarını öğrettikleri anda gücün mahiyetinde, madalyon terse dönmüş ve yıkılış beklenilenden çok daha hızlı gerçekleşmiştir. Çünkü formül doğru bulunmuştur.
O güne kadar Avrupa dünyası ise hep şu hatayı yapmıştı. Karşımızda savaşçı özelliği güçlü olan bir Osmanlı devleti var. Biz bunlara karşı daha büyük ordular toplayarak savaşalım. Bu tür mantıklara hep yaratılışın momentumu işlemiştir.. Gücün kendisi, kendi gücüyle sınanmak istediğinde, daha da büyük bir güçle karşılık verebilme özelliğine sahiptir.
Demirin gücü nereden geliyor? Onun atomik yapısının atom teşekkülünden, katı halinden gelir. Sen bu katı hali, çok güçlü olan bu katı hali, pres makinalarıyla şunla bunla eğerim bükerim derken gücün kendisi katıdan geliyorsa aynı formülün içerisinde bir de bunun sıvı hali vardır. Çünkü güç sıvıdan katıya geçince çelikleştirme formülün içinde gücü meydana getiren güçsüzlük mekanizmasının mahiyeti, ben bunu ısıtıp tekrardan erime derecesine getirirsem pamuk helva gibi istediğim gibi oynayabiliyorum, çözümler ve dağıtırım anlamına geldiğini anlar ve yıkım süreci gücün güçsüzlüğü başlamış olur.
Düşünce dünyasında da bu örnekleri çoğaltabiliriz.
Rakibinize daha ciddi argümanlar üreterek başarılı olamazsınız. Düşmanınızın ürettiği argümanın içindeki güçsüzlük noktasını bularak, onun argümanı üzerinden yola devam etmelisiniz. Bu düşmanınızla çatışmanızın sizin lehinize başarılı sonuçlanmasına vesile olur..
Mağlubiyetinde ana sebebi değişmez kaideyle şudur: Sabırsızlık ve ani tepkilerle cevap verilmesidir. bunun temel nedeniyse uzun müddet düşünmüyor olmaktır. Siyasetçinin hayatında düşünmeye, tefekkür etmeye ayıracağı vakit, yapacağı bütün işlerden çok daha elzemdir.
Bizler derdi ve davası olan dostlar, 20 tane toplantı yapmaktansa bir toplantı ile işimizi bitirip 19 defa düşünmeye adanmış bir dostlar olarak, çevremizde ve küresel var olan bütün olaylar silsilesinde formüllerin kendisini kavrayabilmeye zamanımızı harcamalıyız.
Düşmanımızın formülünü nasıl kurguladığını çözmek zorundayız. Bulmak zorundayız. Bu kurguyu çözmedikçe, gücünü nereden aldığını, kaynağının ne olduğunu anlayamayacağız.
Gücünün kaynağını bulduğumuz anda aynı kaynağın eşit miktarda güçsüzlük ürettiğini bilerek bu gücün güçsüzlük tarafını, yani formülü sadece bir mutlak değerde eksiye çevirdiğiniz anda tersine kullanarak aynı taktiksel form üzerinden, karşımızdakini alt üst edebilmemizin gayet doğal ve tabi bir durum olduğunu göreceğiz. Tarihte olduğu gibi.
Güçlerin mahiyetinin bulunup her gücün güçsüzlükle kaim olduğunu bilerek ve bunu kesin olarak bilerek, iman ederek. Ben bulamadım, çözümleyemedim hatasına asla düşmeyerek.
Üzülerek söylüyorum, çözümleyemedim ifadesinin açılımı şudur;
İyi düşünülmemiştir, iyi araştırılmamıştır ve iyi çalışılmamıştır.
Her şey, gücünü kendine verir. Kendi güçsüzlüğüyle besler ve günün birinde dengeyi bozmayı başarırsanız bu güç, güçsüzlükle, acziyetle, size mahkumiyetle karşınıza gelir. Kapınıza dayanır ve eman dilekleriyle kuvvet ve kudret sahibinin halifesine teslimiyetini beyan eder.
Selam ve dua ile.
Mücahit Ş. ULUDAĞ
Siyaset Bilimci
Diyarbakır Web Tasarım Ajansı