DOLAR

30,1045$% -0.01

EURO

32,7584% -0.03

STERLİN

38,0444£% 0

GRAM ALTIN

1.962,95%-1,24

ÇEYREK ALTIN

3.323,00%-0,32

BİTCOİN

1302035฿%1.00412

İmsak Vakti a 02:00
Diyarbakır HAFİF YAĞMUR
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

Gazeteci Semra Polat Yazdı

Gazeteci Semra Polat Yazdı
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Gazeteci Semra Polat Yazdı

Narin cinayetini örtbas eden Güranlar“a ait paralel evren

Semra Polat – semra@sivildusunce.com
14 Eylül 2024, Cumartesi, 17:47

Narin’in cesedinin ortaya çıkmasının üzerinden tam bir hafta geçti. 27 gün önce hakkında kayıp ilanı verilen Narin’in ölümüyle ilgili sır perdesi aralan(a)madığı gibi köydeki “Paralel Güran Evreni” de gizemini koruyor.

Narin’in yaşadığı Tavşantepe köyünde jandarmanın, arama kurtarma ekiplerinin ve Ankara’dan giden özel ekiplerin köylüler tarafından yönlendirildiği belirlendi. Güran ailesi ve özellikle de hem köy muhtarı hem de ailenin beyni görevini yürüten Salim Güran’ın, jandarma ekiplerini farklı noktalara yönlendirerek cinayete ilişkin kanıtları yok etmek için zaman kazanmaya çalıştığı belirtiliyor. Köyde yaşanan intihar süsü verilen ölüm olaylarının altında cinayetlerin olabileceği, kaçırılan insanların bu köyde infaz edildiği, kimsesiz çocuk mezarlarının bulunduğu da gizemini koruyor iddialar arasında. Narin’in kaybına ilişkin sosyal medya ağlarında duruyu yapan aile, hemen akabinde ya telefonlarını kapatıyor ya da sim kartlarını değiştiriyor. Öyle ki köyde yaşayan 70 yaşındaki bir kadının dahi telefonundaki sim kartı değiştirdiği belirlendi. Tüm arama kayıtları, mesajlaşmalar, ses kayıtları ve veriler de teker teker silinmiş.

Salim Güran, telefonundaki ses kayıtlarını niye sildiğine yönelik savcılıkta verdiği ifade ise kan donduran cinsten. Salim, telefonuna ses kaydı uygulaması indirdiğini belirterek, Olaydan 10-15 gün önce telefonuma ses kaydı programı indirdim. Konuştuğum şeyleri daha sonra hatırlamak için bu programı indirmiştim. Ben ses kayıtlarını silmedim ancak olay günü arama kayıtlarını sildim. “ diyor. Ses kaydı ile kimlerin sesini neden kayıt altına alıyordu? Ses kaydı alarak tehdit, şantaj ve baskı mı uyguluyordu? Ses kayıtlarını kim ve/veya kimler için alıyordu? Kayıtlarla ilgili verdiği savcılık ifadesinde çok daha gizemli bir gerçeği ifşa ederek, “Olay akşamı kardeşim Arif“in ahırında 380 adet mermi yakalandı. Bana bunun haber verdiler. “Tanıdık yok mu“ diye sordum. Bu sebeple tüm kayıtlarını sildim” Arif Güran söz konusu yüzlerce mermiyi kendi ahırında neden bulunduruyordu? Arif Güran’ın oğulları ile Salim Güran ve çocukları, “Büyük ve köklü bir aileye mensubuz” Güranların “köklü bir aile” olmaları bölgeye korku salmaları nedeniyle mi yoksa bölgede kirli işler yapmaları nedeniyle mi? Zira Salim Güran’ın ifadesiyle Narin olayının yaşandığı akşam Arif Güran’ın ahırında olduğu söylenen 380 adet mermiye ilişkin ne kamuoyunda yankı uyandı ne de basın üzerinde durdu. Köyde çok sayıda mühimmat deposu olduğuna yönelik iddialar da kulak ardı edilecek gibi değil.

Narin“in kayıp olduğu günlerde annesi Yüksel Güran“ın tansiyonunu ölçtürme bahanesiyle kapısında bekleyen ambulansa bindiği, göğsünden çıkardığı şırınga ile kanını almalarını zira bunu jandarmanın istediğini söylediği, kanın alındığını ve ambulansa binen Salim Güran“a verildiği, dışarıda bekleyen sağlık görevlisinin bu uzun süren tansiyon ölçme süreci nedeniyle kapıya yöneldiği, Salim G“nin hemen dışarı çıkarak eve yöneldiği, gelen sağlık görevlisinin bu durumu jandarmaya bildirdiği ve jandarmanın bu konuyla ilgili bir talebinin olmadığı, kanın alındığı şırınganın Salim G.“dan alındığı jandarma kayıtlarında yer alırken basına da konu oldu. Anne Yüksel Güran ile Salim Güran bu kanın alınmasını neden talep etti? Alınan başka kan varmı? Bu kan ne için ve nerede tahlil edilecekti ya da nerede kullanılacaktı?

Ben bu satırları kaleme alırken, Salim Güran“dan battaniye içine sarılı Narin Güran“ın cesedini aldığını itiraf eden Nevzat Bahtiyar“ın eşi, jandarma eşliğinde Tavşantepe köyündeki evinden bir kısım eşyalarını alarak minibüsle köyden uzaklaştı. Narin“in cesedinin sarılı olduğu söylenen söz konusu battaniye halen bulunamamışken, Nevzat“ın eşi evden neleri götürdü? Cinayetle ilgili yeni gözaltılar ve tutuklamalarla birlikte sorguların tekrar yapılması beklenirken köyde arama ve delil tespiti yapılabileceği düşünülmedi mi? Jandarma, Nevzat“ın eşinin eşyaları almasına yönelik izni neye dayanarak verdi? Narin“in katil ya da katilleri tespit edilene kadar köyden bir iğnenin dahi çıkarılmaması ve olası dedillerin karartılmaması için özen gösterilmesi gerekirken nasıl oluyor da köylüler diledikleri gibi evlerinden eşya çıkarabiliyor? Tüm bunlar delilleri yok etmek, karartmak değil de nedir? Soruşturmayı yürüten görevliler neden bu kadar sorumsuzca davranıyorlar? Yoksa asıl amaç, Narin“in katil ya da katillerinin bulunmaması mı? Tüm bu sorular yanıtlarını bekleyen önemli noktalar.

Jandarma komutanının Narin’in kayıp olduğu günlerde yöneltilen sorularla ilgili olarak, “inşallah bulacağız, Narin’in sağ salim bulunacağı müjdesini size vereceğiz” diyerek ellerini ovalaması, AK Partili milletvekilinin “Bütün aile kötü değildir bazıları dostumuzdur” deme gereği duyması, Güran ailesinin avukatı aracılığı ile yaptıkları açıklamada, “Dış güçler bu devletin başına bu bölgenin başına terör belasını sardı malumunuz, ama bu aile hep devletine bağlı oldu.” söylemleri aslında her biri kendi içinde şifrelenmiş özneler. Tavşantepe köyü sınır köyü olmadığı halde köye ilişkin hem ailenin hem de iktidar çevreleri tarafından “stratejik öneme haiz” etiketleriyle Güran ailenin bölgede aslında devlet bazlı paralel evren oluşturduğunu gösteriyor. Ayrıca Güran ailesi tüm bu söylemleriyle bir anlamda devletin desteğini üzerilerinden çekmemesini, aksi takdirde yer aldıkları kirli işleri ifşa edeceklerine yönelik örtülü tehdit de içeriyor olabilir! Bu nokta oldukça önemli.

Kaybolan çocuklar ve köydeki sahipsiz çocuk mezarları da üzerine durulması gereken bir diğer önemli konu. Kaynaklarımdan edindiğim bilgiye göre Narin’in birkaç yıl önce “kaza ile öldüğü” söylenen ablası Tülin’in mezarının Güran ailesi tarafından “yeni bilmiyoruz, hatırlamıyoruz” diyerek eğer Tülin’in ölümüne yönelik bir cinayet ya da ortaya çıkması muhtemel bir gizliliğin örtbas edilmesi için yapılmış manipülasyon olduğu söyleniyor. Kaldı ki anne Yüksel Güran da kızı Narin’in kaybı ve ölümü ile ilgili savcılığa verdiği ifadesindeki her soruya ya “bilmiyorum” ya “unuttum” ya da “hatırlamıyorum” sözleriyle cevap veriyor.

Baba Arif Güran, savcılıktaki ifadesinin ardından serbest bırakıldı. Basına yaptığı açıklamalarda ısrarla göz teması kurmamaya, cinayet şüphelisi Salim Güran’ı koruyup kollama girişimi içerisinde olduğunu görüyoruz. Oysa kamuoyunun Arif’in kızı Narin’in cinayetine ilişkin yaptığı açıklamasında, “kardeşim bile olsa gereken yapılsın ve adalet yerini bulsun” demesi bekleniyordu. Olmadı.

Güran ailesinin profesyonel bir şekilde hukukçu, sosyolog ve kişisel gelişim eğitimlerine tabi tutuldukları her hallerinden belli oluyor; tutarsız ifadeler, suç teşkil etmeyecek söylemler, sakinlikleriyle dikkat çekmeyecek beden dilleri. Anladığımız kadarıyla Tavşantepe köyü, cinayette öylesine profesyonelleşmiş bir yer ki cesede yönelik kriminal delillerin ortadan kaldırılmasını bilecek şekilde uzmanlaştırılmış. Öyle ki Narin’in nasıl ve kimler tarafından nasıl katledildiği, katledilmesinin ardından nerede bekletildiği, onca jandarma ve arama kurtarma ekiplerinin denetiminde olan Eğertutmaz Deresi’ne cesedin nasıl ve kaybolduktan kaç gün sonra getirildiği dahi gizemini koruyor. Tüm bunların yapılmasında hangi kamu görevlileri, hangi güçler devreye girerek yardım etti ve göz yumdu?

Narin’in mezarını ziyaret eden bakanları, aileye taziyeye gitmemesi de bu noktada önemli bir detaydır; devletin gücüyle paralel korku evreni oluşturan ailenin bundan böyle bölgede diledikleri gibi top çeviremeyeceklerinin fotoğrafı idi.

Son minvalde Güran ailesinin, yaşadıkları bölge özelinde Diyarbakır ve çevre illerde de devlet güvencesi altında paralel evren oluşturdukları, bu sayede diledikleri gibi at koşturdukları, bu sayede tüm kirli işlerden sıyrıldıkları görülüyor. Ailenin yaptığı “Dış güçler bu devletin başına bu bölgenin başına terör belasını sardı malumunuz, ama bu aile hep devletine bağlı oldu.” sözleriyle devlet gücünü arkasına alarak kirli işler yaptığı, korku saldığı, tehdit ve şantaj yoluyla paralel güç oluşturduğu gerçeğini ortaya çıkarıyor. Mit, İçişleri Bakanlığı, ve ilgili kurumlar tarafından Tavşantepe ya da eski adıyla Çulî’de geçmişe yönelik en az 30 yıl geriye dönük olarak detaylı bir inceleme başlatılması gerekiyor. Bu köyde yaşanan intiharlar, cinayetler, devlet adına yapıldığı söylenen kirli işler… Geriye dönük yapılacak incelemelerde Tavşantepe’den bir Susurluk çıkması ihtimalini göz ardı etmeyin.

Narin cinayetinde görev alan tüm yetkililerin görevden alınarak yerlerine konusunda uzman yeni bir kadronun getirilmesi elzemdir. Aksi takdirde ne Narin“in katilleri ortaya çıkacak ne de tutuklananlar cezaevinde kalacaklar. En geç 6 ay sonra tüm tutuklular serbest bırakılabilir. Bu da toplum nezdinde derin yaralar açılmasına neden ollacaktır.

 

Devamını Oku

KOKARCALAR VE HAMSİLER

KOKARCALAR VE HAMSİLER
0

BEĞENDİM

ABONE OL

KOKARCALAR VE HAMSİLER

Fatsa Söz  Gazetesi Yazarı Haluk Ekiz Yazdı…
https://www.fatsasozgazetesi.com/

Düzenleyen : Murat Genç

Çocukluğumuzda , fındık ocaklarının dibine hamsi dökülmüş bahçeler görürdük.
O mıntıkadan geçerken Hamsi kokusundan burnumuzun direği sızlar, midemiz bulanırdı.
Biz onları gübre niyetine konulmuş sanırdık ama,, bilinçsiz avlanma sonrası elde kalıp pazarlanamayan hamsiler olduğunu bilmezdik.

Ömrünü denizde geçirmiş tecrübeli Balıkçı Reisleri, denizleri karış karış bilirler, nerede balık yuvaları, kepez, kayalık, deniz merası varsa not eder ama kimse birbirine söylemezdi. Balık ağları denize tahminle serilirdi.
” RAST GELE” kavramı avcılara söylenen bir temennidir.

Önceleri denizlerimizde, bolca Hamsi, Palamut, Lüfer,Mezgit, Barbun, İstavrit, Kefal, İzmarit, Sargan, Mersin balığı, Uçar, Çinekop, Kalkan ve daha bir sürü balık çeşitleri vardı.
Mesela Kalkan balığına ulaşmak bu günki gibi çok lüks bir şey değildi ve fiyatı makuldu. 90’li yıllarda Ülkemizin her alanda gelişmeye başlaması ve teknolojinin yayılmasının topluma ACI FATURALARI da oldu.

Bunlardan biri de deniz avcılığı için icad edilen SONAR ve RADAR dır.
Bu cihazlar deniz içinde İki Üçyüz metre mesafe alanda görüntü vererek balıkların yerini tesbit eder ve ağların ustaca serilerek yakalanmasına destek verir.
Gelişmiş ülkelerde yasaklanan bu aletler, avcılara RAST GELE kavramını unutturmuştur. Günümüzde, denizden eli boş dönenler ” RAST GELMEDİĞİ ” için değil, kurutulmuş denizde balığa denk gelemediği içindir.

Uzatmayalım, Bilinçsiz ve denetimsiz avlanma sonunda denizlerde balık bırakılmadı, maalesef balıkların bir çoğunun nesli kayboldu.
Yarınlar hiç düşünülmedi. Balık kümelerine denk gelenler, tuttukça coştular, tekneler balıklarla taştı, yetinmediler kıyılardan boş tekneler istediler, çok paralar kazanıldı.

Denizler her geçen gün çığlık attı ama hiç birimiz duymadık, duymak istemedik.
Dalga seslerini romantizme saydık.
Oysa o sesler ” ölüyoruuz, bitiyoruuz!!” sesleriydi. Toplum olarak da hiç umursamadık.
Hamsiler kaybolunca bizimkiler, daha üç günlük devlet olan ama bilinçli denizcilik kurallarıyla her geçen gün gelişen Gürcistandan tutup önümüze getirdiler.
Balıklar kaybolunca da , Norveçin donmuş buzlu balıklarını getirdiler biz de kütür kütür yedik. Ama Perşembe ilçemize özgü Mezgitlerimiz kaybolunca yerine
” geh! bili, bili!” cinsinden tavuk gibi yemlenmeye alıştırılan kültür balıkları konuldu önümüze.Yine hiç bir şeyi umursamadık. Yolumuza devam ettik. Ve şimdilerde hep bir ağızdan KARADENİZ KURUDUU !! şarkısı söylüyoruz.

Şimdi gelelim Fındık dallarındaki KOKARCALARA!
Bu yıl etkisini daha da artırarak bizi zarar ettiren ve Fındık bahçelerinden soğutacağı endişesi yaratan kokarca böceği için de benzer tehlike görülmeye başladı.

Fındıklar, çürüyor, kuruyor.
Etkili ve yetkili bir çözüm istiyor Fındık üreticisi. Alınan önlemler yetmiyor ve cılız kalıyor. Bizim bahçelerde Kokarca yok diye sevinen Giresun, Terme, Çarşamba da dahil oldu bu soruna. Yarınlarda tüm Türkiyedeki FINDIK bahçelerine, ayrıca diğer sebze ve meyvelere saldıracaklar gibi çoğalıyorlar.

İleriye dönük DÜŞÜNDÜRÜCÜ olan tarafa gelince ;

Bizim denizlerde hamsiler kaybolduğunda Gürcistandan getirilen hamsileri umursuzca yiyenlerle, çerezlik Fındığımı Giresundan, Gölköyden, Bartından getirttim diyenler aynı kişiler, Deniz kuruduysa havuz balıkçılığı yap diyenlerle, Fındıkları kes ceviz dik, Kivi üret diyen kişiler aynılar.

Giden gider ölen ölür kalan sağlar bizimdir demeye devam edersek ileriye doğru ne sorunlar yaşayacağımızı hayal etmek yerine, geriye dönüp neler kaybetmişiz bir bakıp görün isteriz. Devletimize burada düşen en önemli görev, toprakların değerini, üzerinde yetişen mahsüllerle eşitleyip değersizleştirerek satmayı düşünen yöre insanına acil bir eylem planı oluşturarak yok pahasına el değiştirilmesine mani olmak olmalıdır.

Herkese Selam,
Herkese Saygı.

Devamını Oku

Yusuf Özkan, Yetkililerden Önlem ve Tedbir Bekliyor

Yusuf Özkan, Yetkililerden Önlem ve Tedbir Bekliyor
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Kocaman Mahallesi Sakinlerinden Yusuf Özkan, Yetkililerden Önlem ve Tedbir Bekliyor

Haber : Murat Genç/ Samsun

Samsun’un Terme ilçesi Kocaman Mahallesi’nde yaşayan Yusuf Özkan, evlerinin önünde yaşanan sorunlara dikkat çekerek yetkililerden yardım talep ediyor. Özkan, özellikle sel felaketlerinden sonra ahırlarına su bastığını belirterek, bu sorunun giderilmesi için acilen tedbir alınmasını istiyor.

Yusuf Özkan, evlerinin altına su birikmesini önlemek amacıyla BUZ takılması gerektiğini ifade ederken, yol kenarlarının tamiratı ve tadilatı sırasında güvenlik önlemlerinin de ihmal edilmemesini talep ediyor. Her selden sonra yaşadıkları mağduriyeti dile getiren Özkan, devlet yetkililerinden bu konuya çözüm bulmalarını bekliyor.

Kocaman Mahallesi sakinlerinden Yusuf Özkan, yaşadıkları bu olumsuzluklara dikkat çekerek, yetkililerin bu sorunu çözmek için harekete geçmesini ümit ediyor.

Devamını Oku

Eğil Belediyesi’nden Anlamlı Proje: Çocuk Parkına Narin Güran İsmi Verilecek

Eğil Belediyesi’nden Anlamlı Proje: Çocuk Parkına Narin Güran İsmi Verilecek
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Haber : Murat Genç

Hunharca katledilen 8 yaşındaki Narin Güran Türkiye’nin gündeminde yer almaya devam ederken, anlamlı girişim Diyarbakır’in Eğil İlçe Belediyesi’nden geldi.
Ak Partili Eğil Belediye Başkanı Fırat Seydaoğlu, ilçedeki yeni çocuk parkına Narin’in ismini vereceklerini söyledi.

Eğil Belediyesi, Diyarbakır’in Bağlar İlçesi’ne bağlı Tavşantepe Mahallesi’nde katledilen Narin Güran’ın anısını ve ismini çocuk parkında yaşatacak.
Kamu vicdanını derin yaralayan elim olayın en ince ayrıntısına kadar aydınlatılması ve katillerin en ağır cezalara çarptırılmasının en büyük temennileri olduğunu belirten Eğil Belediye Başkanı Fırat Seydaoğlu, Yenişehir Mahallesi’ndeki yeni çocuk parkına Narin’in ismini vermeyi kararlaştırdıklarını söyledi.

“Bir Daha Bu Acılar Yaşanmasın ”
Seydaoğlu,”Narin kızımızın ismini ilçemizde yapacağmız çocuk parkına vereceğiz. Konuyla ilgili kararı aldık. Dileğimiz vicdanları kanatan ve toplumsal barışımızı zedeleyen bu tür olayların bir daha yaşanmamasıdır. Narin’lere yaşamak, geleceğe umutla bakmak yakışır ” diye konuştu.

Devamını Oku

Antalya Gazeteciler Cemiyeti Lokali’nin Açılışına Yoğun İlgi

Antalya Gazeteciler Cemiyeti Lokali’nin Açılışına Yoğun İlgi
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Antalya Gazeteciler Cemiyeti, üyeleri için yeni bir buluşma noktası olacak olan The Jade Cafe adlı sosyal tesisin açılışını büyük bir katılımla gerçekleştirdi. Antalya’nın sosyal yaşamına katkıda bulunmayı hedefleyen bu yeni mekân, gazeteciler ve misafirleri için dinlenme ve sosyalleşme imkânı sunacak.

AÇILIŞTA CEMİYET BAŞKANI İDRİS TAŞ’TAN MESAJ

Açılış töreninde konuşan Antalya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı İdris Taş, The Jade Cafe’nin sadece bir kafe olmadığını, aynı zamanda meslektaşlar arasındaki dayanışmayı güçlendirecek bir sosyal alan olarak hizmet vereceğini vurguladı.

Başkan Taş, “Gazeteciler olarak yoğun tempolu bir çalışma hayatımız var. The Jade Cafe, bu tempodan biraz olsun uzaklaşıp, meslektaşlarımızla keyifli vakit geçirebileceğimiz bir mekân olacak” dedi.

AÇILIŞA KATILAN ÖNEMLİ İSİMLER

Açılış törenine Antalya’nın önde gelen isimleri ve çok sayıda davetli katıldı. Katılanlar arasında:

 

Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek

CHP Antalya İl Başkanı Nail Kama

Antalya Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Bayram Ali Çeltik

Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal

Konyaaltı Belediye Başkanı Cem Kotan

Antalya CHP Milletvekili Cavit Arı

Antalya İl Emniyet Müdürü İlker Arslan

Antalya Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Ali Çandır

Yeşilçam Medya Yönetim Kurulu Başkanı Köksal Selçuk

Antalya Doğu ve Güneydoğulu İş İnsanları Derneği Başkanı Ercan Özbay

Kuşaktan Kuşağa Antalyalılar Derneği Başkanı Bülent Kantarcılar

Antalya Cumhuriyet Başsavcısı Yakup Ali Kahveci

Korkuteli Belediye Başkanı Saniye Caran

Eski Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Mevlüt Yeni

Gazeteci Cevat Alp

Çok sayıda gazeteci ve sivil toplum örgütü temsilcisi yer aldı.

Açılış töreninde, davetlilere et döner ikramı yapılırken, sıcak bir atmosferde sohbetler edildi ve etkinlik keyifli anlarla devam etti.

MUHİTTİN BÖCEK’E PLAKET VERİLDİ

Cemiyet Başkanı İdris Taş, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’e katkılarından dolayı bir plaket takdim etti.

Böcek, konuşmasında “Antalya Gazeteciler Cemiyeti’ne bir sözüm vardı. Sözümü tuttum” diyerek, cemiyetin bu tesise kavuşmasında önemli bir rol üstlendiğini belirtti. The Jade Cafe’nin bulunduğu yerin tahsisini Muhittin Böcek’in sağladığı açıklandı.

SOSYAL YAŞAMIN YENİ MERKEZİ

The Jade Cafe, sadece Antalya Gazeteciler Cemiyeti üyelerine değil, onların misafirlerine de hizmet verecek.

Ayrıca, gazetecilik mesleğinin yanı sıra sosyal yaşamın da yeni merkezi olacak olan bu tesis, çeşitli etkinliklere ev sahipliği yapacak ve Antalya’daki gazetecilerin mesleki ve sosyal hayatına renk katacak.

Antalya Gazeteciler Cemiyeti, bu adımıyla üyelerinin hem iş hem de sosyal yaşamlarına önemli bir katkı sunmuş oldu.

Devamını Oku

Diyarbakır Web Tasarım Ajansı

Diyarbakır Web Tasarım