30,1045$% -0.01
32,7584€% -0.03
38,0444£% 0
1.962,95%-1,24
3.323,00%-0,32
1302035฿%1.00412
14 Mart 2024 Perşembe
Düşmanın her türlü kötülüğünü, zalimlerin her türlü zulmünü , düşman düşmanlığının, zalim de zalimliğinin gereğini yapıyor diye sineye çeker de , dostun bir fiskesini bile unutmaz, unutamamış, unutamazlar bu topraklarda yaşayanlar…
“Affetmek , yapılan haksızlığı unutmak değildir. Affetmek haksızlık yapan kişiye / kişilere acımak ya da o kişiyi / kişileri haklı görmek de değildir.
Affetmek; başkaları tarafından size yüklenen acıların üstesinden gelmektir. Yaşanan olayın vücutta biriktirdiği dargınlık, öfke, nefret gibi olumsuz tüm duygulardan kurtulmak ve bu duyguların vücutta bir apse gibi birikmesine izin vermemektir.
Affetmek aslında onu ya da onları değil de kendini affetmektir ÇÜNKÜ AFFETMEMEK ; ZEHİRİ KENDİN İÇİP DE BAŞKASININ ÖLMESİNİ BEKLEMEKTİR.” diye yazmış bir dostum.
Ruhumuzu parçalayan , inancımızı zedeleyen, güvenimizi yaralayan, vefa duygusunu gözlerimizin önünde katleden kötülüklerle karşılaşmadığımız sürece yani birilerini affedecek bir şey olmayana dek , affetmek çoğu insana çok iyi bir fikir gibi görünebilir. Ve öyledir de elbet, ama “Affet, gitsin…” demek , kolay da , sıra affetmeye gelince bu maalesef o kadar da kolay bir şey değil sanki sevgili dostlar…
Affetmek geçmişin etkisinden kurtulmak, özgürleşmek demektir. Birlikte yeniden barış içinde yaşayabilmemiz için de mutlaka bağışlamamız gerekir. Bağışlama acılarımızı ve yaralarımızı iyileştirmenin en iyi yoludur. bilirim sevgili dostlar , bilirimmm…
Affettiğimiz zaman özgürleşen kişi affettiğimiz kişi / kişiler değil bizler olur, öfkemizin/ nefretimizin bizi esir almasını engellemiş oluruz . Suçlama, kin ve öfkenin bünyemizde yarattığı olumsuz etkilerden de kurtulur, geçmişi bırakıp da geleceğe daha temiz gözlerle bakabilir ve bunun sonucu olarak da yalnızca fiziksel ve psikolojik sağlığımızda iyileşmeleri gözlemlemekle kalmaz toplumsal barışın da temellerinin affetmeyle yeniden atıldığına tanık olabiliriz, zaten hangi mantıklı insan bunun aksini iddia edebilir ki?..
Biliyorum sevgili dostlar, tüm bunları bende bilirim…
Ama unutmayın ki acı ve hayal kırıklıkları karşısında insani ilk tepkimiz bize acı veren insanların da acı çektiğini görmek, acı çekmelerini istemek olur genellikle. Bu da öfke, intikam isteği, suçlama ve nefret duygularını da beraberinde getirir ki bu son derece doğal bir süreçtir ve hatta hayvanlarda bile bu süreç benzer bir şekilde gözlemlenmiştir…
Kötüyü affetmemek, kötüye karşı öfke duymak ,kötüden nefret etmek yani zarar verene zarar verme isteği hayvanlarda da insanlarda da var olan ortak bir tepkidir.
KİMBİLİR AFFETMEME DUYGUSU İNSANİ DEĞİLDE BELKİDE YALNIZCA BEŞERİ BİR TEPKİDİR?..
Ya da her tohumun her toprakta filizlenememesi gibi, her tohumun filizlenmesi için farklı farklı iklim koşullarının gerekmesi gibi, affetme duygusunun bu toplumda da gelişebilmesi için bu günden çokkk çok daha farklı bir kültürel iklimin oluşması gerekir belki de, kim bilir?
Bir de “Affetmek bir sanattır. “ derler ya sevgili dostlar , işte bu topraklarda o sanatçılardan çokkk çok az kimse yetişiyor maalesef .
Düşmanın her türlü kötülüğünü, zalimlerin her türlü zulmünü , düşman düşmanlığının, zalim de zalimliğinin gereğini yapıyor diye sineye çeker de , dostun bir fiskesini bile unutmaz, unutamamış, unutamazlar bu topraklarda yaşayanlar.
Ne Habil’in çocukları Kabil’i affetmiştir mesela , ne de Ebu Leheb’in yaptıklarını unutabilmiştir Hz. Muhammed’e iman edenler…
Hz. İsa’yı çarmıha geren Romalı komutanın adını bu gün çoğu kişi hatırlamasa da veda yemeğinde Hz İsa’yı yanağından öperek Romalı askerlere ispiyonlayan Judas’ın adını bu gün bile bir çırpıda söyleyiverirler hemen Hz İsa’ya iman edenler.
Yahudilerin pek azı Hz Musa’yı öldürmekle görevlendirilen komutanın adını hatırlasa da bugün , Tur Dağ’ında 10 emri beklerken Hz Musa, altınları eritip de altından yaptığı inekle “İşte Musa’nın tanrısı budur” diye Musa’nın kavmini yoldan çıkarmaya çalışan Musa’nın kavmindeki Samiri adını bilmeyen yoktur hala Yahudilerden…
Ya biz sevgili dostlar ,biz bize zulmeden hangi zalimin, hangi düşman bildiğimizin adını hatırlıyoruz şimdi?
Ama yürürken arkamızdan çelme takan , düşerken üstümüzde tepinen, selamımızı almayan rüzgarların yönü değişince…
Düşman bildiğimizle kol kola gezerken bir taraftan da o çatallaşmış dilleriyle durmadan, onurumuza , itibarımıza , şeref ve haysiyetimize hayasızca sinsice suikastlar düzenleyen , ıssız bir yolda ansızın karşılaştığımızda ise ürkek bakışlarını telaşla bizden kaçıran şeytani ihanet senaryolarının Deccal’i kalemli o eski dostlarımızdan(!) hangi birinin ismini unutabildik ki bizler?
BU TASARLANMIŞ İHANETLERİN HANGİ BİRİNİ HANGİMİZ AFFEDEBİLDİK?
Zalimlerin bile yüreğimizde sökemedikleri o çocuksu merhametimizi , ihanetleriyle yüreğimizle birlikte bir çırpıda katlettiler o dost bildiklerimiz , dost bildiğimiz bu merhametin de katillerinin hangi alçaklığını bizler bile affedebildik ki?.. Gazeteci / Yazar Ramazan GÖKÇİ |
Diyarbakır Web Tasarım Ajansı