İŞSİZLİK  BİR KADER Mİ?…

8

BEĞENDİM

ABONE OL

News

                                                                İŞSİZLİK  BİR KADER Mİ?…

BAZI İNSANLARIN İŞ BULAMAMASI ONLARIN ALIN YAZISI, KISMETSİZLİĞİ/NASİPSİZLİĞİ, KAÇINILMAZ KADERİ YA DA BECERİKSİZLİĞİ MİDİR?..

BU UZAY ÇAĞINDA BİLE İŞSİZLİĞE  BİR ÇARE BULAMAMAK, BABALARI AKŞAMLARI EVLERİNE ELLERİ BOŞ GÖNDERMEMEK, ANNELERİ  ÇOCUKLARINA MAHCUP ETTİRMEMEK,  MÜMKÜN DEĞİL MİDİR?..

GENÇLERİ  İŞSİZLİKTEN KAYNAKLANAN PSİKOLOJİK YIKIMIN AĞIR TRAVMALARIYLA KARŞI KARŞIYA BIRAKMAMANIN BİR YOLU YOK MUDUR?..

İnsanlığın yaşamsal ihtiyaçlarını doğadan özgürce  sağladığı avcı/ toplayıcılık dönemlerinde iş ve işsizlik kavramlarının  insan zihninde hiçbir karşılığının  olmasının nedeni henüz hiçbir dilde iş ve işsizlik kelimelerinin olmamasıydı şüphesiz.

Çünkü işsizliğin tarihi özel mülkiyetin tarihi ile başlamıştır. 19. Yüzyılın sonralarına doğru vahşi kapitalizmin toplumun   üretim biçime egemen olmasıyla  birlikte Avrupa ülkelerinde metropollerin de  oluşması  işsizlik/ işsiz sayısı da  zirveye ulaştırmış ve işsizlik kavramı bu yıllarda  ilk  bir kavram olarak kullanılmaya başlanmıştır  .

Vahşi kapitalizmin temel üretim biçimi olduğu  toplumlarda toplumu o güne dek ayakta   tutan tüm  ahlaki ve manevi değerlerin bir kenara bırakılması işsizliğin  kitlesel  boyutlara  varmasıyla  birleşince işsizlikte artık bireylerin kişisel bir sorunu olmaktan çıkarak sosyal bir sorun haline gelmiş ve bu yoğun işsizlik ortamına çalışanların da iş güvencelerinden yoksun olması ile düşük ücretlerle  insanlık dışı koşullarda çalışmak zorunda kalması yeni sosyal patlamalara zemin hazırlayarak toplumsal barışın bozulmasına neden olmuştur.

Nitekim bir süre sonra bu tepkilerin siyasi hareketlere kanalize  olmasıyla  birlikte bir çok ülkede büyüyen  ekonomi ve artan refahtan daha fazla pay alma mücadelesi veren  sosyal demokrat, sosyalist ve komünist partiler ile ekonomik taleplerin yanında  toplumdaki ahlaki çöküntüye karşı  set oluşturmak amacıyla muhafazakar partiler   kurulmuş  ve  bu partilerin  20.yüzyılın başlarından itibaren seçimler veya ihtilaller sonucu bazı ülkelerde  iktidara gelmesiyle birlikte  her ülkede iktidardaki  partilerce kendi programlarına uygun çözüm yöntemleri uygulamaya konulmuştur.

Seçimle işbaşına gelinen ülkelerde vahşi kapitalizmin insanlık dışı uygulamaları nispeten azaltılmış bunun yerine hem sosyal devlet olma sorumluğu  gereği hem de manevi değerlere de uygun daha olan insani çalışmalara koşulları, daha fazla ücret, sosyal haklar ve işsizlik sigortası benzeri uygulamalar ile emek /sermaye,  işçi /işveren çıkarları arasında bir denge kurularak   toplumsal barış bozulmadan ekonomik faaliyetlerin devamı sağlanmıştır .

Fakat  komünist partilerin ihtilalle iktidara geldiği ülkelerde ise emek /sermaye,  işçi /işveren çıkarları  arasında bir denge sağlanarak ekonomik faaliyetlere devam etme yerine   tüm üretim  araçları  devletleştirilerek  sermaye grupları tümüyle ortadan kaldırılmış ve herkese yeteneğine  göre iş, emeğine göre ücret ilkeleri  gereği  herkese iş verilerek işsizlik tümüyle ortadan kaldırılmıştır. Ancak bu uygulama  rekabeti  de ortadan kaldırdığından dolayı  verimlilik düşmüş , ekonomi daralmış ve bu uygulamalar  bir süre sonra bu ülkelerin ekonomik iflası ile sonuçlanmıştır.

Bu gün tüm dünyada genellikle kabul edilen görüşe göre ekonomik verimliliğin sağlanması, üretimin büyüyen toplumun  artan ihtiyaçlarını  karşılayabilecek bir şekilde sürdürülebilmesi ve rekabetçi ortamın toplumsal barışı bozmaması için toplumdaki dezavantajlı birey ve grupların sosyal politikalarla   desteklenmesi  gerektiği yönündedir.

Ve  bugün  bunun  bir sonucu olarak dünyanın bir çok ülkesinde   sosyal devlet  anlayışı gereği  devletin çalışma çağına gelmiş her vatandaşına  iş bulması gibi bir sorumluluğu  olduğuna inanıldığından   devletlerin  bu sorumluluklarını  yerine getiremediği durumlarda  işsiz vatandaşlarına işsiz oldukları sürece,  en azından asgari ihtiyaçlarını karşılayabilecek  bir gelir sağlaması( işsizlik sigortası) uygulamasına geçilmiştir.

İŞSİZLİK VE YOKSULLUĞUN  SOSYO -POLİTİK  TARİHİ İLE İLGİLİ KONULARA BU KÖŞEDE  SİZDEN GELEN KATKILARLA  BİRLİKTE  ÖNÜMÜZDEKİ GÜNLERDE DE DEĞİNMEYE DEVAM EDECEĞİZ.

GAZETECİ /YAZAR

Ramazan GÖKÇİ