DOLAR

30,1045$% -0.01

EURO

32,7584% -0.03

STERLİN

38,0444£% 0

GRAM ALTIN

1.962,95%-1,24

ÇEYREK ALTIN

3.323,00%-0,32

BİTCOİN

1302035฿%1.00412

İmsak Vakti a 02:00
Diyarbakır HAFİF YAĞMUR
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

DOKTORLARI KİMLER ÖLDÜRÜR ?

20

BEĞENDİM

ABONE OL

 

DOKTORLARI  KİMLER ÖLDÜRÜR?…

Ey mahallelerin şamar oğlanları, sözde milliyetçileri ,lümpen devrimcileri, devletçi liberalleri ahlaksız muhafazakarları ,solak faşistleri, ırkçı sosyalistleri , abdestli  dinsizleri…

Ey serseriye haraç veren ,  mafyaya biat eden,  açlıktan nefesi kokarken bile Karun kadar zengin zalimine koşulsuz , sorgusuz sualsiz   boyun eğen yüreksizler …

Ey bir  cübbeliyle  karşılaştıklarında her biri   süt dökmüş  birer kediye , bir beyaz önlüklüyle  karşılaştıklarında ise her biri  biner  kırmızı  pelerin görmüş   azgın birer boğaya dönüşen,  ZEKA YOKSULU , VİCDAN YOKSUNU, ÜLKENİN ORTALAMA ZEKA SEVİYESİNİN BU  DENLİ DÜŞÜK OLMASININ EN ÖNEMLİ MÜSEBBİBİ  LANETLİ  GÜRUH…

“Susmasın diye ezan, inmesin diye bayrak, bölünmesin diye  vatan…”

“Ümmetin  birliği sağlansın…”

“Devrim yapsınlar diye enternasyonalist bir dayanışmayla  zincirlerinden başka kaybedecek hiçbir şeyi olmayanlar…”

Doğal denge korunsun, üniversiteler siyaset değil   bilim yuvası olsun, aydınlar susmasın, tesettür yeniden yasaklanmasın,  kurutulsun diye kökü  manevi mafyanın da…

Yetim hakkı  yenmesin, ahlaksızlık lanetlensin,  kadın cinayetleri son bulsun ya da  bir çare bulunsun diye çürümüşlüğüne toplumun diye mi, dur durak bilmeden vurursunuz  , envai çeşit silahlarla  ,silahı yalnızca bilgisi olan o savunmasızları?..

Yoksa ” Önleri  açılsın diye muskacılarla  üfürükçülerin,  önleri  açılsın diye açılsın diye ateist   şamanlarla okumuş dekolteli büyücülerin , kızıl elma   ya da  ümmet adına , enternasyonalizm   veya   serbest piyasa aşkına”  mı vurursunuz  sağlıkçıları?..

Ya da “Gitsinler diye yeniden  ABD ‘ye  yeni Aziz  SİNCAR ‘larla , yeni  Gazi YAŞARGİL’ler…

Kaçsınlar diye yeniden  Almanyalara  yeni Özlem TÜRECİ’ler  ile yeni  Uğur ŞAHİN’ler diye mi vurursunuz o savunmasızları?..

Ey bu ülkenin milliyetçileri ,devrimcileri, demokratları , liberalleri , muhafazakarları , sağcıları, solcuları, komünistleri,  sosyalistleri , mütedeyyinleri , Kemalistleri , şeriatçıları, laikleri, ateistleri, Müslümanları, gayri Müslümleri,

Ey bu ülkenin henüz yüreği kararmamış,  vicdanını yitirmemişleri

Şimdi de savunmasız beyaz önlüklü çocuklarımızı vuruyorlar…

Bir AVM  kadar bile güvenli olmayan  hastanelerde hem de…

Acımızı hissediyorsanız sesimize bir ses lütfen…

Bizleri duyuyor musunuz?..

                                 Ramazan GÖKÇİ

 

Devamını Oku

BİR DİN ADAMININ CAMİDEKİ İNTİHARI…

BİR DİN ADAMININ CAMİDEKİ İNTİHARI…
13

BEĞENDİM

ABONE OL

 BİR  DİN ADAMININ CAMİDEKİ İNTİHARI…

Suriye’nin Rakka şehrinde başlayıp Diyarbakır’da ki Tılham (Hantepe) camisinde son bulan Şeyh Osman’ın  ya da  “Suriyeli bir mültecinin” trajik  yolculuğunun kısa  bir  öyküsü…

Bir din adamımın intihar etmesinin çok az örnekleri olsa da , bir din adamının ibadet ettiği caminin içinde ibadetinden hemen sonra kendini asmasının tarihteki ilk ve de tek örneğidir belki de Şeyh Osman…

Kime , neye isyandı bu kendine kıyış , bize karşı yapılmış çarpıcı, sarsıcı bir protestosu muydu bu, yoksa  yılların yorgunluğu  ya da  hayata ve bu günkü dünya düzenine farklı bir meydan okuyuş muydu bu? Bilinmez.

Bu yazıdaki amacımız, Şeyh Osman’ın psikolojik bir otopsisini yapmaktan ziyade bir vicdan muhasebesi yapma , bir iç hesaplaşma  yoluyla kendimizle de hesaplaşarak bu olay nezdinde bu ve benzeri olaylardaki sorumluluğumuzu ya da suçluluk oranımızı belirlemeye çalışma çabasından ibaret olacaktır yalnızca .

“Şeyh Osman camide kendini asmış…” kara haberini alınca telefondan, çocukluğumdaki bir yaz akşamına götürdü beni yine anılarım. Sıcak bir yaz akşamının o bunaltıcı havasında damda serilmiş kilimler, döşekler  üzerinde bardaklarımızda daha önce varlığından bile haberdar olmadığımız Suriye’den gelen amcamızın getirdiği kaçak çaylar yudumlanırken yeni amcamızın pek de anlayamadığımız bir şiveyle dile getirmeye çalıştığı duygularının sıcaklığını gülüşündeki içtenlik ve gözlerindeki mutluluk parıltılarıyla anlayabiliyorduk ancak.

Henüz Suriye sınırının olmadığı ya da mayınlanmadığı bir zamanda babaannesi ile babası   hala da tam olarak bilinmeyen bir nedenden dolayı o tarafta kalmışlar ve babası orada büyümüş, orada evlenmiş ama sınırın diğer yakasındaki akrabalarını unutmamış ve çocuklarına da unutturmamış.

Babasının öyküsünü bize heyecanla anlatırken anlattığı bu öyküyü bizim aile büyüklerimizin de bildiğini, onayladığını gördükçe sevinçten buğulanan o küçücük zeytin tanesi gözlerinden alamamıştım gözlerimi…

Babasının vasiyeti üzerine Karakeçili aşiretinin Gökçe boyundan olan akrabalarını bulmak üzere Suriye’nin Rakka şehrinden Siverek ilçesine gelmiş önce oradaki akrabaları bulmuş orada soyağacı yeniden güncellenmiş ve elindeki yaklaşık 500 yıllık soyağacı ile Siverek’ten de Diyarbakır’daki akrabalarla da tanışmak üzere bize gelmişti.

Zaman içinde bu gidiş gelişlerimiz karşılıklı olarak arttı. Akrabalığı daha da pekiştirmek için arada yeni evlilik bağları da kurulurken El Bab bölgesindeki eski akrabalara da ulaşıldı , ama bir süre sonra Suriye deki o lanet savaşın fitilini ateşleyenler, o lanet savaşı sürekli körükleyip de o yangının alevleri üzerine benzin dökerek yangının alevlerini daha da gürleştirenler , o lanet  iç  savaşta taraf olmadan yaşamanın olanaklarını da tamamen  ortadan kaldırınca, çocukları, kardeşleri ve El Bab bölgesindeki diğer akrabalarla birlikte onlarda milyonlarca Suriye vatandaşı gibi her şeylerini geride bırakarak Suriye’yi terk etmek zorunda kaldılar.

Vasiyeti Diyarbakır’daki akrabalarının gömüldüğü mezarlığa gömülmek olsa da, Diyarbakır Şeyh Osman’ın son geldiği eski Diyarbakır değildi artık. Çakallar çöplükleri bile parsellemişlerdi şimdi Diyarbakır’da , her yerde olduğu gibi…

Ve muteber birer işadamı edasıyla dolaşıyorlardı şimdi , üç kuruşluk bir menfaat uğruna anasının ırzına bile geçmeye hazır soysuzlar, artık kimselerin kendilerinden hesap sormayı akıllarının ucundan  bile  geçiremeyeceğine  olan o sonsuz  güven ve sarsılmaz inançlarıyla …

Kim bilir kendi öz vatanında bile mülteci olmanın acısının yanına bu çürümüşlüğün eklenmesiydi belki de Şeyh Osman’ı o trajik sona götüren…

Şimdi kimi beyaz önlüklüler otopsi raporlarına , beyin omurilik sıvılarında serotonin ‘in yıkımı olan-HIAA düzeyinin düşük olmasıdır diye not edecekler belki de , Şeyh Osman’ın intihar nedenini …

Kimileri duygu durum bozukluğu, major depresif bozukluk, şizofreni , madde bağımlılığı, ya da antisosyal kişilik bozukluğu diyecekler , gözlüklerinin üzerinden bize kibirli kibirli bakarak.

Kimi ,intihar toplumsal olarak öğrenilmiş bir çaresizliktir diyecek, kameralar önünde kravatını düzeltirken , ya da Sigmund Freud’un dediği gibi bireyin öfke ve saldırganlığını bilinç dışı olarak kendine çevirmesidir diyecek. Elindeki kitabı referans göstererek…

“Toplumun intihar ettirdiği bir kişiliktir” der Van Gogh’un intiharı için ünlü oyun yazarı Antonin Artaud,  kim bilir bizdik belki de Şeyh Osman’ın o sarsıcı ölümüne sebep olan, Edip Cansever’in  İntihar mı dediniz , sakın cinayet olmasın” dizelerinde vurguladığı gibi…

Kim bilir, belki de bu varsayımların hepsi doğru ,ya da hiç biri bile doğru değildir belki de tüm bu söylenenlerin.

İntiharın en büyük günahlardan biri olduğunu bildiği halde, Şeyh Osman’ın intiharın   en önemli nedeni, mutsuzken başkalarını mutsuz etmeme, mutsuzluğunun çocuklarını ve akrabalarını incitme korkusuydu belki de, kim bilir?..

 

Devamını Oku

Sapıkları Asmayalım, Üniversitelere Bağışlayın…

Sapıkları Asmayalım, Üniversitelere Bağışlayın…
24

BEĞENDİM

ABONE OL

   

                            SAPIKLARI ASMAYALIM, ÜNİVERSİTELERE BAĞIŞLAYIN…

Geçmiş yıllarda  Haber Analiz Gazetesinde yazdığım bir yazının son bir kaç gündür gazetelerde yayınlanan bir haber üzerine güncelliğinden hiç bir şey kaybetmediğini görünce  Diyarbakır Haber okurlarıyla da  paylaşmaya karar verdim.

“Zonguldak’ın Çaycuma ilçesinde, Furkan Sevinç isimli erkek tarafından uğradığı cinsel istismarın ardından hayatını kaybeden 2 yaşındaki N.N.Ö. isimli bebeğin annesi Meryem Ö, cezaevinde mahkumlar tarafından üzerine kolonya dökülerek yakıldı. Hastaneye kaldırılan Meryem Ö. tedavisinin ardından yeniden cezaevine gönderildi.” Bu haber gazete ve televizyonlarda yayınladığında eminim ki sizde benim hissettiklerimi hissetmişsinizdir.

Allah’ım ne olur bu ve bunun gibi  haberler; paragöz, meslek etiğinden yoksun gazeteci müsveddelerinin reyting uğruna uydurmuş olduğu yalan haberler olsun.

Ya da böyle hayali  olaylar karşısında toplumun tepkilerini test etmeye çalışan sosyologların absürt bir sosyal deneyi olmuş olsun, temennisinde bulunmak da öfkemizi dindirmiyor…

Maalesef son yıllarda bu tür haberler tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de sıklıkla basında yer almaya başladı.

Bu olaylar toplumların  kahredici  o yıkıcı yozlaşmasından mı arttı yoksa daha önce de vardı da iletişim araçlarının son yıllardaki etkinliğin artmasıyla gündelik yaşantımızda bu denli yer almaya başladı ayrı bir tartışma konusu …

Ama nedeni ne olursa olsun hiçbir ceza tehdidi ( idam cezası da dahil) ve hatta toplumsal linçler bile sapıkların sapkın duygularının eyleme dönüşmesini engelleyememekte ve bu sapıklar her gün yeni bir suç ile insanlığın ortak vicdanını kanatmaya devam etmektedirler.

İster Kant ve Hegel gibi filozoflardan etkilenilerek oluşturulan cezanın uygulanmasını başlı başına bir amaç olarak gören ve ceza gelecek için değil, toplumun düzeni bozulduğu için uygulanır ,cezanın verilmesiyle birlikte amaç da gerçekleşir diye kabul edilen Mutlak Hukuk Teorilere inanın…

İster daha 1. yüzyılda Platon gibi filozoflarında savunduğu ceza gelecek için verilir, cezanın amacı suçu önlemektir, cezanın amacı faili gelecekteki suçlardan alıkoymaktan ibarettir diyen Mutlak teorilerinin karşıtı  Nisbi Hukuk Teorilere inanın…

Kanaatim odur ki insanın işlediği tüm suçlar öldürme , çalma ve hatta cinsel suçların bile izleri insanın ilkel beyninde (Sürüngen beyin ya da R – kompleks) gizli olduğu halde bu sapkınlıkların izlerinin insanın ilkel beyninde bile olmadığı ve bu sapkın davranışların  yeryüzünde insan türü dışında hiçbir canlıda da bulunmadığıdır.

Bundan dolayı yapılması gereken belki de sapkın içgüdülerini dizginleyemeyen sapıklara sıradan bir suçlu gibi yaklaşmamak ve bunlarla ilgili suç tanımları yapılırken tıp bilim insanlarının da görüşlerine başvurmaktır.

Cinsel olgunluğunun henüz başlangıcında bile olmayan bir bebeğe cinsel duygular beslemek, cinsellik dürtüsüne bile aykırıdır.

Bu sapkın davranışlara sahip kişiler üzerinde yapılan araştırmalara göre bunların beyinlerinin bir bölümünde anormallikler (frontal ve santral bölgelerde) olduğu tespit edilmiş ve bu çalışmalara katılan bilim insanlarınca bu hastalıklı davranışlara sahip olanların kesin bir tedavisinin henüz bulunamadığı belirtilmiştir.

Gelin yalnızca toplum vicdanını rahatlatma , toplumu suçluya karşı koruma , suçluyu cezalandırma gibi  amaçlarla değil, hiç bir kuşkuya yer vermeyecek şekilde suçluluğu kanıtlanmış bu sapıkları cezaevleri yerine kobay olarak kullanılmak ve üzerlerinde bilimsel araştırmalar yapmak üzere üniversitelere teslim edelim.

Araştırma merkezlerindeki masum deney hayvanları yerine bunlar üzerinde çeşitli deneyler yapılsın ve o masum hayvanlar yerine bunlar kobay olarak kullanılsın.

Böylece hem nice değerlerimizi koynunda yatıran toprak da bunların o kirli ruhlarını taşıyan bedenleriyle kirlenmemiş, hem toplum vicdanı rahatlatılmış ve hem de insanlığın birer yüzkarası olan bu sapıklar istemeden de olsa kirli ruhlarını taşıyan o bedenleriyle insanlığa birazcık da katkı sağlamış olurlar…

                                                                                                                                                                       Ramazan GÖKÇİ

Devamını Oku

Zalimlere Oy Vermeyerek Yardım Etmek

Zalimlere Oy Vermeyerek Yardım Etmek
14

BEĞENDİM

ABONE OL

   

EBU ZEYNEL  AMEDİ  HOCA EFENDİ HAZRETLERİNDEN

ZALİMLERE   OY VERMEYEREK  YARDIM ETME İLE  İLGİLİ ÇARPICI BİR YAZI

 Dr. Ali Şeriati der ki: “Zulmeden  bir dindardan daha da kötüsü, zalim bizden diye susan dindardır”

Peki dindar  biri zalim olabilir mi?

Ya da zalimler   dindar olabilirler mi?

Dindar bir   insan da  maalesef  bazen nefsine yenilip de  zalimlikler  yapabilir ey müminler. Tarihteki bir çok örnekten de görülebileceği gibi bazen bir Müslüman , Müslümanlara  bile zulmetmiştir.

 Ve  ne acıdır ki  günümüzde  bile Müslümanların  Müslümanlara  zulmü bir çok yerde   ve de ne yazık ki   İslam adına dahi  hala devam etmektedir…

Malûm, insanda potansiyel  olarak  hem meleklik  ve hem de şeytanlık vardır çünkü. Bazen biri baskın gelir bazen de bir diğeri ne yazık ki…

Burada önemli olan nefsine hakim olamayarak  zulüm yapan kişinin zalimleşip  zalimleşmediğidir, çünkü zulmeden kişi zulmettiğinin farkına vararak  pişman olup tövbe ediyorsa eğer zulmetmiş bir günahkar…

Ancak zulmetmeyi  bir yaşam biçimi haline getirmiş , zulüm onun için yönetmenin ,sorunları çözmenin, yaşamını idame etmenin  kendine göre  meşru bir aracı haline gelmişse  o artık iflah olmaz bir zalimdir.

 İslâm; mümin, kâfir, münafık ayrımı yapar ve  mümin de ,kâfir de, münafık da İslâm’ın temel kavramlarındandır.

Ancak İslâm mümin-kâfir ayrımı yapmakla birlikte kâfirleri bile  ötekileştirmez.

İslam yalnızca zalimleri ötekileştirir. Çünkü ötekileştirmenin tek meşru yolu İslam’a göre, ötekileştirilecek olanın yalnızca  zalim olmasıdır …

İslâm zalimi öteki kılar, karşısına alır.

Ötekileştirmenin gereği olarak da zalimlere  cezalar da  verir.

Ceza verir ama ceza verirken  zalimlere  bile zulmedilmesine asla  onay vermez İslam.

 Derler  ki ;

Moğol hükümdarı Hülagu, Seyyid İbn Tavus’a

“Ey  Seyyid İbn Tavus sence  kafir  ama adil bir hükümdar mı yoksa Müslüman  ama zalim bir hükümdar mı daha iyidir ?” diye sormuş.

 İbn Tavus :

“Kafir  ama adil olan hükümdar daha iyidir çünkü   kafirin küfrü kendine, adaleti ise  halkadır.” Demiş.

 “ZALİMLERİN DİNİ OLMAZZZZ” dediğinizi duyar gibiyim , evet kesinlikle  haklısınız …

Zulm edenler,  adalet terazisine  göre yönetmeyenler , kul hakkına riayet etmeyenler ,dini kavramları dillerinden düşürmeseler  ,abdestsiz hiçbir yere adım atmasalar  ve hatta ihrama bürünüp  haca bile  gitseler de  tarihinin her döneminde  görülebileceği  gibi bir süre sonra firavunlaşmaktan  kurtulamamışlar ve bundan sonra da zulmedenler  zulmetmekten vazgeçmedikleri sürece   firavunlaşmaktan asla  kurtulamayacak ve müminleri her zaman karşılarında bulacaklardır…

 Ayrıca İslâm zulme, zalime yardım  boyutunu da eklemiştir ey müminler.

“Zalime yardım olur mu?” diye kızgınca söylendiğiniz duyar gibi oluyorum.

Evet  olurrrr , olur tabi ki ey ümmeti Muhammed.

Mazlumların zalimlere karşı çıkacak güçleri  yoksa  eğer…

 mazlumlar  zalimlerin   daha fazla  zulüm yapmalarını engellemek için  zalimlere bile yardım   edebilirler…

 Mazlûm olmak kötü değildir elbet , ama mazlumluğa  razı olup da  zalimlere sessizce  boyun eğmekte iyi değildir.

Gelin  mazlumlar olarak  çevremizdeki , yanımızdaki, yöremizdeki  zalimlerle  mazlumların ahında, gözyaşlarında en az zalimler kadar pay sahibi olan  el etek öperek  geçinen imansız  yağcılar ,  dalkavuklar  ve zalimcikleri  içine düştükleri o günah bataklıklarından kurtarmak için onlara elimizden geldikçe   yardım edelim, yardımlarımızı bu günahkarlardan da  esirgemeyelim ey ümmeti müslimin.

 Gelin mazlumlar olarak yeryüzündeki tüm zalimlerle, yağcılar  ve  dalkavukları  hidayete erdirmesi  için yüce Allah’a yalnızca dua etmekle yetinmeyelim…

 Siyasetçiyse eğer çevremizdeki zalimler  gelin bu seçim döneminde   onlara oy vermeyerek…

Esnafsa alışveriş etmeyerek,

 Komşumuz, akrabamızlarsa  eğer  zalimler onlara selam  bile vermeyerek ,selamımızı bile onlardan esirgeyerek onları güçten düşürelim ey inananlar.

Devamını Oku

Sarsıcı Bir Ramazan Ayı Sohbeti

Sarsıcı Bir Ramazan Ayı Sohbeti
15

BEĞENDİM

ABONE OL

RAMAZAN, SAHURDAN  İFTARA KADAR   HER KALBİ KIRIP,  HER HİLEYE BAŞVURUP , HER FİTNEYE BULAŞIP,  HER TÜRLÜ GIYBETİ YAPIP ,SONRA DA  İLAHİLER EŞLİĞİNDE KUŞ SÜTÜ EKSİK SOFRALARDA  HEYECANLA EZANI BEKLEMEK  DEĞİLDİR…

Oruç için, bedenle yaptığımız ibadetlerdendir diye yazar ilmihal kitapları, peki ama yalnızca beden mi oruç tutmalıdır?..

Ramazan on bir ay yorulan bedeni dinlendirdiğimiz bir ay mı olmalıdır yalnızca?   Ya  11 ay boyunca kirlenen ruhumuz ve zihnimiz ne olacak onların da oruçla arınmaya ihtiyacı yok mudur yoksa?

Ramazan  ayı için, fakirlerin halini anlamak için  çile çekilen bir aydır da  der bazıları, peki yoksulun halini anlamak için Ramazan  ayını mı  beklemek gerekir?..

Yoksul olan zaten  yanı başımızdaki kardeşimiz, dostumuz , arkadaşımız, akrabamız ,komşumuz  değil midir? Kardeşimiz, dostumuz , arkadaşımız, akrabamız ve komşularımızın 11 çilelerine seyirci kalıp da  yalnızca Ramazan ayında onları hatırlamak/ anlamaya çalışmak  için sahurdan iftara kadar aç kalmak ORUÇ TUTMAK MIDIR , YOKSA ORUÇTAN HİÇ BİR ŞEY  ANLAYAMAMAK MIDIR?..

Zenginler orucu yalnızca fakirleri  anlayabilmek için tutuyorlarsa  eğer, peki fakirler oruçla neyi daha iyi anlayabiliyorlar ve   oruçla neyi  amaçlamaktadırlar acaba?

Kim bilir belki de asıl fakirler orucu sahurla iftar arası aç kalmayı sananlardır. İftarla sahur arası aç kalmayı oruç sananlar   imamdan yeterince nasiplenmemiş, ruhu imanla yeterince temizlenmemiş , zihni imanın nuruyla aydınlanmamış birer  iman fakirleridirler belki de ,kim bilir?

Ramazan, iftarda  sofrayı 20 öksüzü  doyuracak kadar yemeklerle donatıp  sonra  da ‘Peygamber efendimizin  sünneti’ diye iftarı  hurmayla açıp ,19 öküzü doyuracak kadar yemek artığını da besmeleyle  çöpe attıktan sonra  teravih namazında  zorlanmamak için içilen meyan kökü şerbeti veya  maden suyu içmek değildir….

Ramazan, sahurdan iftara kadar   her kalbi kırıp,  her hileye başvurup , her fitneye bulaşıp  her türlü gıybeti yapıp sonra da  ilahiler eşliğinde kuş sütü eksik sofralarda  heyecanla ezanı beklemekte değildir..

Ramazan iftar ya da sahur programlarında  dini sohbetleri  gözyaşlarıyla dinledik diye tüm günahlarınızın otomatik olarak  silindiği bir ay da değildir.

Ramazan, Ulucami’de ya da  Hazreti Süleyman Cami’de   teravih namazları kılıp da  milyonluk araba aldım borcum çok  diye zekat vermemekte değildir …

Ramazan, 11 ay boyunca ‘Aç mısın ,bir ihtiyacın var mı?’ diye sormadığın birini  Ramazan ayında ‘Oruç musun?’ diye sorgulamak değil  , 12 boyunca aç kalanları, ihtiyacı olanları araştırıp bulmamızı  bize öğreten mübarek bir aydır.

Ramazan, ilkesiz siyasetçiler , imandan bihaber hırsız müteahhitler, medya maymunu  ahlaksız ünlüler ve  imanını  parayla takas etmiş eski alim müsveteleriyle  haram sofralarda pür neşe içinde fotoğraflar çektirmek  değil;  yıllardır kıt kanaat yaşamaktan sefaleti kanıksamış bir müminle   aynı sofrada  huşu içinde ezanı beklemektir.

Ramazan yalnızca sakız  çiğneyince değil;  zalimlerin sözlerine  birer hadis gibi sarılıp da  gıybet edince ,zulüm karşısında DİLSİZ ŞEYTANA dönüşünce orucumuzun bozulacağı konusunda endişe etmeniz gereken bir aydır.

Ramazan merhameti hatırlama, iman tazeleme, mazlumlara dininin sorulamayacağını, zalimlerin de  dininin olamayacağını hatırlamamız gereken bir aydır.

Ramazanın manevi havasının  ruhumuzu yıkaması ,imanımızın zihnimizi daha da  aydınlatması ,  Ramazanın  hepimizi  ihya etmesi  ve Rabimizin biz mazlumlara zalimsiz Ramazanlarda nasip etmesi dileğiyle hayırlı Ramazanlar ey mümin kardeşlerim.

Ramazan GÖKÇİ

Devamını Oku

Diyarbakır Web Tasarım Ajansı

Diyarbakır Web Tasarım