30,1045$% -0.01
32,7584€% -0.03
38,0444£% 0
1.962,95%-1,24
3.323,00%-0,32
1302035฿%1.00412
İbrahim Eren DALGIÇ / DİYARBAKIR HABER
Mil Maarif-Sen Diyarbakır İl Başkanı Hamdullah Askar, günümüzün en büyük eğitim sorunlarından biri olan anadilde eğitim ile ilgili Mil Maarif-Sen olarak çalışmalarını ve çözüm önerilerini Diyarbakır Haber’e anlattı.
İl Başkanı Askar konuşmasında: “Anadilde eğitim, eğitim konusunun en önemli meselelerden biridir. Haliyle sürekli karşımıza çıkan bir meseledir. Biz sendikaların öncelikli görevi sadece sorunu gündeme getirmek değil, bu sorunla beraber çözüm önerileri koymaktır. Eğer sorunları gündeme getirip çözüm önerileri sunmuyorsanız aslında o sorunun sorun olarak kalmasını istiyorsunuzdur. Biz Mil Maarif Sen olarak bugüne kadar eğitimle ilgili ele aldığımız her sorunu aynı zamanda çözüm önerileri ile beraber dile getirmişizdir. Sadece problemi teşhis etmek yeterli değil problemlerle ilgili reçetelerde sunmak önemlidir..
Anadilde eğitimi, siyaset, politika ve ideoloji kıskacından çıkartıp, insan hakları boyutuna, İslami hakları boyutuna, toplumsal birlik ve beraberliğe, aynı zamanda eğitim (pedagojik eğitim, dil bilimi ve psikoloji) boyutuna taşımak lazım. Zira anadilde eğitimi siyasi, politik ve ideolojik kıskaçtan çıkarmadığımızda olay bir yara haline gelir, dar bir alana sıkışmış olur.
Bu yüzden biz anadil eğitimini toplumsal birlik ve beraberlik açısından, eğitim (pedagoji, dil bilimi ve psikoloji) konusu açısından, aynı zamanda ulusal haklar açısından ve İslami haklar açısından ele almak zorundayız.
Mesela uluslararası haklar açısından ele aldığımızda Birleşmiş Milletler’in 1966 Medeni ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 27.maddesi Anadilde Eğitiminin gerekliliğini vurgulamaktadır. Yine Birleşmiş Milletler’in 1989 Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 30. Maddesi Anadil Eğitiminin temel insani bir hak olduğu vurgusunu yapmaktadır. AHİM’in 1999’da verdiği karar ve AGİT’in 1996’da Eğitimci ve Dil Bilimcilerinin görüşlerini “Lahey Tavsiyeleri” adıyla bildirmesi bize şunu gösteriyor: Anadilde Eğitim, uluslararası anlamda ve insan hakları açısından gereklidir. Temel bir haktır.
İkinci bir husus İslami haklar açısından ele almak lazım. Zira İslami haklar açısından ele aldığımızda anadilde eğitim görmek ve anadilini öğrenmek herkesin temel hakkıdır.
Allah herkesi kabile kabile, millet millet ve dil dil yaratmıştır. Aynı zamanda insanın farklı renklerde ve dillerde yaratılması Allah’ın ayetlerindedir. Bu durum farklılıklar içerisinde bir birliği ve zenginliği ifade eder. Eğer bir bölgede mevcut olan diller tek bir dile indirgenirse, diğer dillerde eğitim yapılmazsa bu durum İslam’ın temel kaidesine de uymaz. Zira Allah böyle bir şey murat etmedi. Bu Allah’ın iradesine de isteğine de aykırı bir durum olur.
Şunu da unutmamak gerekir ki: İslam, hiçbir zaman insanın diliyle, kültürüyle hatta diniyle dahi uğraşmadı. İslam kişinin ehil olduğu alanda kendi dilini, kendi kültürünü yaşayarak ve yaşatarak millete hizmet etme yolunu açtı. Bu durum zengin bir İslam Medeniyetini ortaya çıkardı.
Üçüncü bir husus Anadil Eğitimini pedagojik, psikolojik ve dil bilimi açısından ele almak lazım.
Anneden duyulan ninni ile Anadil Eğitimi başlar.
Bir çocuğun dünya tasavvuru, nesneleri tanıma, hayal dünyası ve kendini konumlandırması ilk başta anadil eğitimiyle başlar. Çocuğun okul öncesinde kendini ifade ettiği dil ile okula başlarken kendini ifade etmeye çalıştığı dil farklı olmamalıdır. Aksi takdirde çocuk kendini konumlandırma ve nesneleri tanımlama problemi yaşamış olur. Anadilinde de Eğitim almayan çocuğun hayal dünyası, evren tasavvuru, zihinsel zenginliği ve duygusal gelişimi zayıflar. İç dilin kaybolmasına sebebiyet verir. Çocukta iç diyalog problemini ortaya çıkarır. İç-dil diyalog oluşmadığında çocuk ya eğitimde başarısız olur ve okuldan uzaklaşır ya da çocuğun zihinsel kapasitesi daraltılmış olur. Böylece çocuğun dünyayı tanıması, nesneleri tasavvur etmesi ve duygular ile fikrin uyumu bozulmuş olur. Sadece bu açıdan bakıldığında bile Anadil Eğitiminin ne kadar önemli olduğu anlaşılır. Bu konuda uluslararası çalışmalar da mevcuttur.
Senegal’de Nisan 2000’de Dünya Eğitim Forumu’nda sunulan bir raporda şu tespitler çarpıcıdır.
“Son 40 yıldır öğrencileri anlamadıkları bir dilde eğitim vermenin pek de verimli olmadığı ve yüksek oranda sınıfta kalma ve terk örneklerine sebep olduğunu gösteren veriler edinilmiştir. Bunun eğitime erişimi etkilediği şüphesizdir. Ebeveynlerin öğrenme kapasitesini bulunmadığını düşündükleri çocukları okuldan aldıkları bilinen bir gerçektir.”
Aynı şekilde SİDA tarafından hazırlanan “Çift Dilli Eğitim Üzerine Nihai Rapor”da çocuğun ana dilde eğitimi pedagojik, kültürel, bilişsel, kimliksel, bireysel ve insan hakları açısından ayrıntılı bir şekilde gerekliliği vurgulanmaktadır.
Yine aynı şekilde, UNESCO’nun 2010’dA “Herkes İçin Eğitim” programı kapsamında yayınladığı raporunda çocuklar anadilde eğitim görmeyişlerinde çocukların marjinalize olmasına yol açan sebepler ortaya konuluyor. Zira çocuk eğer eğitim gördüğü yerde kendisini ifade edemediğinde ve anlatamadığında eğitimden uzaklaşır ve eğitime karşı bir tavır alır. Bu tavır zamanla topluma verilen bir tepki haline dönüşüp marjinal bir hal alıyor.
Anadilde Eğitim toplumsal birlik ve beraberliğe önemli bir zemin hazırlamaktadır. Mesela Osmanlı, Selçuklu veya Eyyubiler zamanında insanların dili, kültürü, kılık kıyafeti bir zenginlik olarak görülmüştür. Ve herkes kendi diliyle, kültürüyle, kılık kıyafetiyle rahatça eğitim görebilmiştir. Bu aslında sahip olduğumuz medeniyetin ne kadar yüksek bir medeniyet olduğunu ve ne kadar geniş bir medeniyet olduğunu anlamak için çok güzel bir örnektir.
Anadilde Eğitime karşı olanlar aslında geniş bir ufka sahip değillerdir. Anadile karşı olanlar, Anadolu insanının Eyyubilerin, Selçukluların ve Osmanlıların bir bakiyesi olduğunu idrak edemeyenlerdir. Bu saydığımız devletlerin bu kadar başarılı olma sebepleri böyle sünni (yapay) ve dar meselelerle uğraşmamasından kaynaklanmaktadır. Böylece zengin bir medeniyet oluşturmuşlardır. Ve bu medeniyetimize göre kendini şekillendiren Avrupa, kendi arasındaki dil meselesini ortadan kaldırmıştır. İsviçre, Belçika, Kanada ve daha birçok Avrupa ülkesi eğitimde çift ana dili benimsemiştir. Böylece birlik ve beraberliklerini daha da kuvvetlendirmişlerdir.
Anadil Eğitimi bu konuda en büyük meseledir. Ancak tek mesele değildir. Zira biz ortak bir kültürün ve ortak bir medeniyetin paydaşlarıyız. Birbirimizin alternatifi değil birbirimizin tamamlayıcısıyız. Bu bilinçle hareket etmeliyiz. Bizim için Feqiye Teyran ne ise Fuzuli odur. Molla Gürani ne ise Akşemseddin odur. Süleyman Çelebi ne ise Molla Bati odur. Sultan Alparslan ne ise Mervan odur. Selahattin ne ise Fatih odur. Mem u Zin ne ise Leyla ile Mecnun odur. Yani ortak bir medeniyetin temsilcileriyiz. Bu yüzden bu ortak medeniyetin eğitim müfredatında da yer almasını önemsiyoruz. Başta Din Kültürü, Edebiyat ve Tarih kitaplarında olmak üzere tüm ders kitaplarımızda bunu anlatmak lazım ki gençlerimiz bu birlik ve beraberliğimizin kökenini anlayabilsin ve manipüle edilip kandırılmasın. Ders kitaplarının bu minvalde hazırlanması için her dersten örnek bir kitap hazırlayıp ilgili mercilere sunacağız. Bu konuda çalışmalarımız mevcuttur.
Evet bu konuda olduğu gibi tüm eğitim meselelerinde Mil Maarif- Sen olarak çözüm odaklı hareket etmekteyiz. Sorunları sadece dile getirme tembelliğine düşmüyoruz. Ve sorunları sadece tekrar edip tembelliğini bu şekilde kamufle edenlerden de değiliz. Çünkü biz gerçek manada eğitimdeki sorunları dert edinmişiz. Bu yüzden çözüm önerileriyle konuşuyoruz. Biz bu önerilerimizi aklıselim ve vicdanlı insanlara iletmek istiyoruz. Biliyoruz ki aklıselim ve vicdanlı insanlar her söze kulak verirler. Ancak en güzeline uyarlar. Anadilde Eğitim konusunda da aklıselim ve vicdanlı kimselerin bizi dinleyip destek vereceğine inanıyoruz. Çünkü talebimiz İnsani ve İslamidir.” ifadelerini kullandı.
Leyla Zana: Gün Direniş Günüdür
Diyarbakır Web Tasarım Ajansı